Modern Türk Tiyatrosu
Bizde Karagöz, orta oyunu, meddah gibi geleneksel oyunlar dışında, Batılı anlamda tiyatro eserlerinin yazımı Tanzimat’ın ilânından sonra başlar. Bununla birlikte, Tanzimat öncesinde de İstanbul’da bir tiyatro yaşamı vardır. III. Selim döneminde sarayın içine ve İstanbul’un çeşitli yerlerine tiyatro binaları yaptırılır. 1860’lı yıllarda Hoca Naum ve Güllü Agop gibi tiyatro adamları, Osmanlı tiyatrosunun kurulmasında ve Türkçe temsiller vermesinde öncülük ederler.
Güllü Agop, Gedikpaşa Tiyatrosunu kurar (1869) ve birçok oyunu sahneye koyar. Bu arada on yıl süreyle tiyatro oynatma yetkisi, Güllü Agop’a verilir. Güllü Agop’a verilen bu yetkinin Türk tiyatrosunun önünü kestiğini düşünen Kavuklu Hamdi gibi tiyatro adamlarımız Tuluat tiyatrosunu kurarlar. Tuluat tiyatrosu, Batılı tiyatro ile geleneksel orta oyunu özelliklerinin karışımından doğan halk tiyatrosudur.
Batılı anlamda ilk yerli tiyatro eserimiz, Şinasi‘nin 1859 yılında yazdığı Şair Evlenmesi’dir. Bir perdelik komedi olan bu eser, 1860 yılında Tercümân-ı Ahvâl gazetesinde bölüm bölüm yayımlanır. Ancak bu eserden önce yazılmış iki tiyatro eserimiz daha vardır. Bunlardan biri 1800’lü yıllarda yazıldığı sanılan “Vak’ayi-i Acibe ve Havadis-i Garibe-i Keşfger Ahmet” (Pabuççu Ahmet’in Garip Vak’aları ve Sergüzeştleri) adlı eserdir. Bu eser 1956 yılında Prof. Fahir İz tarafından Viyana Millî Kütüphanesinde bulunmuştur. İskerleç adında bir yazara ait olan eser üç perdelik bir komedidir. Diğer eser ise Hayrullah Efendinin 1844’te yazdığı “Hikâye-i İbrahim Paşa ve İbrahim Gülşenî”dir. Bu da dört perdelik acıklı bir dramdır. Her iki eserin varlıkları geç öğrenildiği için Şair Evlenmesi ilk tiyatro eserimiz kabul edilir.
Şinasi’den sonra Ali Haydar “Sergüzeşt-i Perviz” ve “İkinci Ersas” adlı manzum oyunlarını yazar. Bu oyunlar, teknik zayıflıklar içeren trajedilerdir. Yazarın ayrıca komedileri de vardır.
Tanzimat döneminin yazarları arasında en etkili olanlar, Namık Kemal ve Ahmet Vefik Paşadır. Namık Kemal’de romantizmin etkileri vardır, oyunları dram türündedir. Ahmet Vefik Paşa, Moliere’den çevirileri ve özellikle uyarlamaları ile başarıya ulaşır. Yalnız, Padişah Abdülaziz’in Meşrutiyet’e karşı olması, meşrutiyet yanlısı olan tiyatrocuları olumsuz etkilemiştir. Namık Kemal’in Vatan Yahut Silistre adlı oyununun sahnelenişi sırasında ve oyun sahnelendikten sonra halkın, Abdülaziz aleyhine ve Şehzade Murat lehine yaptığı gösteriler Namık Kemal’in Magosa’ya, Ahmet Mithat Efendi ve Ebüzziya Tevfik’in Rodos’a sürülmelerine neden olmuştur.
1876 yılında Abdülaziz tahttan indirilir. Meşrutiyet yanlısı Şehzade Murat, akıl sağlığı bozuk olduğu için tahtta kalamaz. II. Abdülhamit, meşrutiyet yönetimi kurmaya söz vererek tahta geçer ve I. Meşrutiyet’i ilân eder. Abdülaziz döneminde sürgüne gönderilen yazar ve şairler sürgünden dönerler. Ancak II. Abdülhamit, kısa bir süre sonra anayasayı yürürlükten kaldırır ve meclisi dağıtır. Bütün yetkileri kendinde toplar. Bundan sonra, tarihimizde “istibdat dönemi” olarak bilinen baskı ve sürgün dönemi başlar.
Tanzimat döneminde Direktör Âli Bey, tiyatro eserleri yazdığı gibi, tiyatronun sanatsal yönüyle de ilgilenir. Ayrıca Ahmet Mithat Efendi, Ebüzziya Tevfik, Şemsettin Sami, Manastırlı Rıfat gibi yazarlarımız tiyatro türünde eser verirler. Tanzimat’ın ikinci döneminde Recaîzade Mahmut Ekrem, başarılı sayılan tiyatro eserleri yazar. Abdülhak Hâmit Tarhan ise oyunlarını okunmak için yazar. Ancak Abdülhamit’in getirdiği sansür nedeniyle tiyatro alanında bir durgunluk görülür. Bu durgunluk, II. Meşrutiyet’in ilânına kadar sürer.
Tanzimat tiyatrosu, toplumun eğitimini amaçlar. Tanzimat dönemi sanatçıları, düşüncelerini topluma aktarmada en etkili araç olarak tiyatroyu görürler. Namık Kemal’e göre “Ahlâk bakımından tiyatronun hizmeti; gazetelerden, kitaplardan daha fazladır. Tiyatro, millete verilmek istenen mesajların en dinamik aracıdır.”
Seyit Kemal Karaalioğlu, Tanzimat tiyatrosuna ilişkin; “Konular tarihten, dış ülkelerden, bireysel olaylardan alınır. Gelenekler, görenekler, vatan, millet, yurtseverlik temaları işlenir. Çevirilerden uyarlamalara, klasisizmden romantizme geçilirken komediyle dram arasında görünür. Toplum için sanat’ yapılırken konuşma diline, ‘sanat için sanat’ yapılırken güzel, etkili öz söylemeye, edebî dile gidilir.” değerlendirmesini yapmaktadır. >> Tiyatro sayfasına dön.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.