Geleneksel Türk Tiyatrosu
Zamanımızdan yaklaşık dört bin yıl önce Orta Asya’da yaşayan Türk boylarının bulunduğunu biliyoruz. Türklerin sığır, yuğ, şölen adları verilen törenlerindeki gösteriler, geleneksel Türk tiyatrosunun ilk örnekleri sayılabilir. Bu törenlerin yönetmen ve oyuncuları şaman adı verilen din adamlarıdır.
Zamanla içeriği genişleyen dinsel törenler, geleneksel törenler hâline gelir. Ergenekon Destanı‘nda yer alan Demir Dövme töreni bu örneklerden birini oluşturur. Bu törene bütün boy halkı katılır, büyük bir alan sahne olarak kullanılırdı. Dede Korkut Öyküleri incelendiğinde, ozan ve kopuzun dram sanatının bir parçası olduğu anlaşılır. Ayrıca Şamanizm ayinleri bu bakımdan dikkati çeker.
Orta Asya’daki Türklerin; dine, destan ve efsanelere dayalı dramatik gösterileri dışında, tiyatro gelenekleriyle ilgili yeterli bilgimiz yoktur. Bilgilerimizin bir kısmı Çin kaynaklarına dayanmaktadır. İslâmiyet’ten önceki tiyatromuzla ilgili araştırmalar yapan Sırp araştırmacı Nikoliç, Türklere ait ilkel biçimde yazılmış bir tiyatro metni bulmuştur. Nikoliç’in İslâmiyet’ten önceki dönemde oynandığını sandığı bu metnin konusu şöyledir:
“Türklerin Çinlilerle yaptıkları savaşlardan biri… Bir Türk kahramanı savaşa gider. Evinde çocuğunu ve karısını bırakır… O gittikten sonra eve bir Çinli gelir. Çinli, bu kadına göz koymuştur. Kocasının yokluğunda ona sahip olmak arzusundadır. Genç kadın kendini çok iyi savunur. Çinli, kadını ele geçiremeyeceğini anlayınca, kadını yüzünden yaralar. Savaşa gitmekte olan Türk, unuttuğu hamaylısını almak için evine döner, yaşanan felaketi görür. Saldırgan Çinliyi kalbinden vurarak öldürür.”
11. yüzyılda İslâmiyeti tamamen kabul etmiş olan Türkler, yeni kültürün etkisiyle tiyatrodan uzak kaldılar. Buna karşılık, gölge (hayal) oyunları cansız olduğu için, hoşgörüyle karşılanmıştır. Ayrıca Türkler; kültür, inanış ve yaşayışlarına uygun olarak geleneğe dayalı bir canlandırma sanatı geliştirdiler. Gelenekli Türk tiyatrosu adı verilen bu tiyatro anlayışının kolları şunlardır:
• Köylü Tiyatrosu Geleneği: Kırsal bölgelerde, köylerde görülen, daha çok yöresel yaşamdan konularını alan seyirlik oyunların oluşturduğu bir tiyatro geleneğidir. Kökleri geçmişe dayanır. Bolluk, sevgi, savaş, kıskançlık, yoksulluk gibi konular işlenir. Köy Seyirlik Oyunu da denilen bu oyunlar sözlü gelenek içinde yer alır. Oyunların içeriği ve yapısı, yörelere göre farklılıklar gösterebilir. Oyuncular genellikle profesyonel değildir. Kılık değiştirme, kişileştirme, maskeler ve müzik oyun içinde yer alabilir. Köylü tiyatrosu geleneği içinde yer alan oyunlarda kalıplaşmış sözlerin yanı sıra doğaçlamalar da bulunur.
• Halk Tiyatrosu Geleneği: Halk tiyatrosu geleneği içindeki oyunların en yaygınları meddah, Karagöz ve orta oyunudur. Bu oyunlar, köylü tiyatrosu geleneğine göre sosyal sanat anlayışına ve tiyatroya biraz daha yaklaşmış oyunlardır. Oyuncular, az çok profesyonel kimselerdir. Bu oyunlar da doğaçlama geleneğine bağlıdır. Halk tiyatrosu içinde yer alan oyunlar, şehirlerde belli bir sahne anlayışı içinde sergilenirdi.
• Batı Tiyatrosu Geleneği: Batılı anlamda tiyatro geleneği Tanzimat Dönemiyle başlamıştır. Çeviriler, uyarlamalar ve ilk denemelerle kendini gösteren bu gelenek günümüze kadar olgunlaşarak gelmiştir. Günümüzde de gerek devlet tiyatroları, gerekse özel tiyatrolar bu geleneği kurumlaştırarak sürdürmektedir. >> Tiyatro sayfasına dön.
okuduğum skeçler çok ilgi çekici bence sizde denemelisiniz