Custom Search

TÜRK DİLİNİN KÖKLERİ NELERDİR?

20 Ocak 2013

Dilbilimcilerinin yaptıkları dil atlaslarına göre Türk dili Ural-Altay dilleri  grubuna bağlıdır. Türk-Moğol-Tunguz dillerini kapsayan Altay grubu Türkçe’yi iki dalda  toplamıştır:

1-     Avrupa Türkçe’si

2-     Asya Türkçe’si

Bilindiği gibi Türk tarihinin bilinen yazılı aşamasında Türkler, Anayurt olan  Orta Asya’dan, Batıya iki koldan yürümüşlerdir:

Hazar’ın ve Karadeniz’in kuzeyinden Avrupa’ya geçen Türkler orada Avrupalı  toplumlar arasında erimişler, dilleri Batıda özel biçimler almıştır. Avrupa  Türkçe’si dediğimiz Türkçe işte budur ki, zamanla tamamen değişmiştir.

İkinci kol Türk göçleri Hindistan, İran, Mezopotamya üzerinden Afrika’ya ve  Anadolu üzerinden tekrar Avrupa’ya yönelmiştir.

Orta Asya’da kalanlarla birlikte bu ikinci grup Türk lehçelerini de iki ana kola  ayırıyoruz:

a)      Gök Türkçe,

b)      Uygurca.

Bunlardan Gök Türkçe, Oğuz Türkçe’si olarak Anadolu ve Azeri lehçelerine,  Uygurca ise Hakaniye Türkçe’si olarak Çağatay lehçesine ayrılır.

Bunlarla birlikte, Orta Asya’dan ayrılmayan Türklerin de Çuvaş, Yakut, Özbek,  Kırgız, Kazak vb. lehçeleri konuştuklarını görüyoruz.

Türk Dil Ve Edebiyatının Belli Başlı Aşamalarını Nasıl Sınıflandırabiliriz?

Türk tarihinin geniş akışı içinde Türk dil ve edebiyat tarihini şu dönemlere  ayırmak mümkündür:

1-     En eski Türk dili ve edebiyatı

2-     İslâmlıktan önceki Türk dili ve  edebiyatı

3-     Geçiş dönemi Türk  edebiyatı

4-     İslâmlık etkisindeki Türk dili ve  edebiyatı

5-     Batı etkisindeki Türk dili ve  edebiyatı

6-     Bağımsız Türk dili ve edebiyatı.

En Eski Türk Dili ve Sözlü Edebiyatını Nasıl Öğrenebiliyoruz?

Türk yazı diline ait en eski eserlerin tarihi MS. V-VI. yüzyıllara  rastlamaktadır. Bunlar Yenisey Kırgızlarının mezar taşlarıdır.

Bu mezar taşlarından ve 725 yılında dikildiği sanılan Orkun yazıtlarından önceki  Türk dil ve edebiyatını, yabancı eski kaynaklara yansıyan,  ya da sonradan  Türkler tarafından derlenerek yazılan eski sözlü edebiyat olarak tanımlıyoruz.

Bu sözlü edebiyatı bize nakleden yabancı kaynaklar şunlardır:

a)      Çin kaynakları

b)      Moğol kaynakları

c)      İran kaynakları

d)      Rus kaynakları

e)      Batı kaynakları

f)        Göktürk, Uygur, Oğuz kaynakları

g)      Kaşgarlı Mahmut’un (Divan-ü  Lügât-it Türk ile Yusuf Has Hacib’in (Kutadgu Bilig)i.

En Eski Sözlü Edebiyatımızın Örnekleri Nelerdir?

Bunlar, orijinal yazılı metinleri ele geçmeyen, yabancı kaynaklarca ve sonradan  Türkler tarafından derlenen (sözlü metinler)dir. Belli başlı olanları şunlardır:

1)      Destanlar, savaş ve kahramanlık  olayları, mitoloji

2)      Koşmalar, güzelleme niteliğindeki  doğa övgüleri, aşk şiirleri

3)      Ağıtlar

4)      Atasözleri

Bunlardan Göktürk-Çin savaşlarına ait bilgilerle, Oğuz Kağan Türeyiş ve Göç  destanlarını Çin kaynaklarında bazı Oğuznameleri, Cengiznameleri ve destanların  bir kısmını Moğol kaynaklarında (Revidüddin-Cami-ül Tevarih, Ebül Gâzi Bahadır  Han – Şecere-i Terakime vb) Türk-İran savaşlarını ve Alp Er Tunga destanını (Afrasiyab)  İran kaynaklarında (Firdevsi-Şehname) buluyoruz.

Kaşgarlı Mahmut’un bir dil sözlüğü, antoloji niteliğindeki Divan-ı Lügat-it  Türk’ü atasözleri, şiir ve destan derlemeleri ile doludur ve sözlü  edebiyatımızın güzel örneklerini saklamaktadır. Yusuf Has Hacib’in Kutadgu  Bilig’i bir siyasetname niteliğinde olup en eski yönetim biçimlerinden ve sözlü,  siyasal, askeri Türk edebiyatından metinler aktarmakta, öğütler derlenmekte,  şiirler sunmaktadır.

Eski Türk dilinin inceliği, olgunluğu her iki eserde de yaşatılmıştır.

Bunlardan başka Rus ve Batı bilginleri, Türkologlar en eski Türkçe üzerinde  cidden ilginç araştırmalar ve incelemeler yapmışlardır. Bu çalışmalara ısrarla  devam ediliyor.

En Eski Edebiyatımızın Belli Başlı Konuları Ve Bilinen Destanları  Hangileridir?

Yaradılış, Alp Er Tunga (Saka), Oğuz Kağan (Hun), Bozkurt, Ergenekon (Göktürk),  Türeyiş, Göç (Uygur) destanlarıdır. Ayrıca bir yığın masal, şiir, atasözleri…

En Eski Sözlü Edebiyatın Günümüze Kadar Yaşamasının Sırrı Nedir? Sözlü Eski  Edebiyatın Bu Gerçeği Bize Ne Öğretir?

Halka dayanan, halka sinmiş, halkın derdiyle dertlenmiş, haliyle hallenmiş bir  edebiyatın yüzyıllar boyunca yaşadığını görüyoruz. Halk, sanatın ve edebiyatın  da derin kaynağı, engin denizidir.

Halktan kopmuş akımların ne kadar “yapma” oldukları beş on yıl içinde eriyip  gittikleri düşünülürse, yazılı metinlere sahip olmadığı halde sözlü en eski  edebiyatın yaşama sırrı anlaşılır.

Bu bize edebiyatın halka dönük olması zorunluluğunu öğreten ilginç gerçeklerden  biridir.

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.