Custom Search

TÜRKÇE’YE KARŞI SORUMLULUĞUMUZ

20 Ocak 2013

Güngör Evren, 18 Kasım 2000- Cumhuriyet-Bilim Teknik

Cumhuriyet‘te ve Bilim Teknik ekinde Türkçe üzerine tartışmalar açılmasını,  görüş ve önerilerin dil getirilmesini sevinçle, karşılıyorum. Ben de bu yazı ile  tartışmalara katılmak ve görüşlerimi belirtmek istiyorum. Dilin en önemli özelliği, kuşkusuz, düşünme aracı olmasıdır. Bu bağlamda  düşünmeyi çıkarımlar yapılması, kavramlar ve önermeler arasında bağlantılar  kurulması, yani derin ve yaratıcı düşünceler üretilmesi, özellikle soyut  kavramları özümsenmesi olarak algılamak gerekir. Gerçekten yetersiz ve  karmakarışık bir dille duru bir düşünceye varılması olanaksızdı. Bir toplumu ulus yapan başların en güçlüsü dildir. Toplumun pek çok özellikleri,  yaşayışı, gelenekleri, dünya görüşü, yaşam felsefesi, inançları, bilim-teknik ve  sanata olan katkıları dilin gelişmişlik düzeyinden etkilenir ve o toplumun  diline yansır. Mümtaz Soysal’ın “Yabancı dil öğrenmenin kaçınılmaz bir  gereklilik haline gelmiş olması, anadili koruma, geliştirme ve yüceltme diye bir  ulusal görev yaratmıştır. Yoksa, yalnız Türkçe değil, Türkçe’ yle birlikte bütün  bir kimlik de kaybolup gidecek …” kaygısını dile getirmesi boşuna değildir. W. Von Humboldt’a göre “düşünceyi yaratan ve ileri götüren dildir ve dilin  engellendiği yerde düşünce de engellenmiş olur: “Dolayısıyla, ancak dilini  oluşturan, yücelten bir ulus gerçek bir düşünce etkinliği gösterebilir. Dili  ilkel kalmış bir ulus kültür yaşamında da ilerleme gösteremez. Doğan Aksan “Bu  benim anadilim bir denizdir, derinliğiyle, gözün erişemeyeceği genişliğiyle,  sınırsız gücü, güzellikleriyle…” diyerek sevgiyle tanımlıyor Türkçe’yi. Bu  Türkçe’nin yükseköğretim ve bilimsel etkinlikler için yetersizliğinden söz  edilemeyeceği yıllardır bu alanlarda Türkçe olarak yürütülen çalışmalardan (227.  yılını Türkçe öğretimle sürdüren İTÜ’den) açıkça ortadadır. Bedia Akarsu da bu  görüşü destekliyor: “Felsefenin en güç anlaşılır konularını bile rahatlıkla  işleyen felsefecilerimiz az değil, bilim adamlarımız herkesin rahatlıkla  anlayabileceği terimler ve sözcüklerle dile getiriyorlar araştırmalarının  sonuçlarını: “Dil uzmanı Ömer Demircan konuya şu sözlerle açıklık getirmeye  çalışıyor: “Türk dili gerek yapısal olanakları, gerekse anlamlama ve türetme  zenginliği bakımından her düzeyde öğretim ve her alanda bilimsel anlatıma  yetecek ölçüde gelişmiştir. Bu görüşlere karşılık “Türkçe’nin öğretim ve bilim  dili olarak yetersizliğini ileri sürenler de vardır. Bu savın doğru olduğu  varsayılırsa, yapılması gereken Türkçe’yi öğretim ve bilim alanında kullanıp  işleyerek öğretim ve bilim dili olarak güçlendirmektir. Çünkü bir dilin  yetersizliği değil, işlenmeyen bir dilin gelişememesi, zayıflaması, giderek evde  ve sokakta basit bildirişimler için kullanılabilen kısıtlı bir dil haline  dönüşebilmesi söz konusudur.
Bana göre, Türkçe’nin öğretim, bilim ve kültür dili olabilmesi konusunda öğretim  üyelerinin ve bilim adamlarının ciddi görev ve sorumlulukları bulunmaktadır.  Atatürk‘ün dil devriminin temel amacı da Türkçe’yi öğretim ve bilim dili  olarak güçlendirmektir Bu nedenle, Türkçe ile ilgili her türlü tartışmanın  yararına inanmakla birlikte, dikkatleri yalnız sözcükler üzerine  yoğunlaştırmanın isabeti tartışılabilir. Aslolan düşüncelerin en anlaşılabilir  ve etkin biçimde, Türkçe’nin kurallarıyla ve özellikleriyle açıklanabilmesidir.  Bu yaklaşım içinde olabildiğince Türkçe sözcükler kullanmanın daha uyumlu ve  güzel dinlenmesi okunması zevk veren, üstelik yalnız “elit” değil, herkesin  anlayabileceği bir anlatım sağlayacağından kuşku duymuyorum. Böyle bir çabada  birleşme için hiçbir engel düşünemiyorum. Bu nedenle, “elit” için yazma savında  olanların “bilimsel olmayan” yerine “gayri ilmi” de değil, “yamalı bohça”yı  uyumsuz renkteki ipliklerle tutturmayı yeğleyerek “gayrıbilimsel” gibi bir  sözcük türetmelerini anlayamıyorum. Her yurttaşın Türkçe üzerine görüş belirtme  ve eleştirme hakkı vardır. Bilim adamlarının bu hakkı yanında Türkçe’nin öğretim  ve bilim dili olarak zenginleşmesine ve güçlenmesine çaba gösterme görev ve  sorumlulukları da bulunmaktadır. Umuyorum ki bu anlayışta ve Türkçe üzerine  konuşurken tutarlı ve sorumlu davranmaya özen göstermek gereğinde görüş  ayrılığımız olmayacaktır.

Kaynaklar: 1. Demircan, Ö.,  “Dünden Bugüne Türkiye’de Yabancı Dil”, 1988. 2. Aksan, D., “Her Yönüyle Dil (Ana Çizgileriyle Dilbilim)”, Türk Dil Kurumu  Yayınları, 1977. 3. Akarsı, B., “Wilhelm Von Humboldut’da Dil-Kültür Bağlantısı,  1984. 4. Başkan, Ö., “Bildirişim (İnsan-dili ve ötesi), Bilimsel Sorunlar Dizisi,  1988. 5. Aksan, D., “Türkçe’nin Gücü ‘, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1987.

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.