Taze Fidanlar – Çanakkale Şehitleri ile İlgili Tiyotro
TAZE FİDANLAR
ÇANAKKALE ŞİİR TİYATROSU
Senaryo: Hicabi GÜNAL
Oyunun müzik dosyaları , dekor ve kostüm desteği için hicabigunal@hotmail.com
Facebooktan ulaşanilirsiniz.
ŞİLE İMKB 50. YIL ÇPA LİSESİ “TAZE FİDANLAR” ŞİİR TİYATROSU – 4
WORD HALİNDE İNDİR
Yazarın Notu:
Ne yazık ki tarihimizdeki pek çok önemli olay ve şahsiyetleri günümüz insanına anlatan sanatsal eserler, yok denecek kadar azdır. Çanakkale Savaşlarını ve ruhunu anlatan güzel bir tiyatro eseri de maalesef henüz edebiyatçılarımız tarafından yazılıp halkımıza ulaştırılamadı. Bu yokluktan hareketle amatörce de olsa bir oyun yazmaya karar verdim. 5 yıldan beri her yıl farklı öğrenci gruplarıyla bu oyunu sahnelerken geliştirme imkânı buldum.
Çanakkale Savaşlarının 100. yıl dönümü dolayısıyla dört aydır yoğun prova yaptık. Son olarak “Taze Fidanlar” şiir tiyatrosu; oyunculuk kalitesi, kostüm, dekor, ışık, canlı müzik ve ses efektleriyle seyircilere Çanakkale Savaşlarındaki asil ruhu ve birliği yeniden yaşatan ve bazı sahnelerde coşkulu alkışlarını alan bazı sahnelerde ise gözyaşlarını sildiren bir oyun haline geldi.
SİTENİZ ARACILIĞIYLA TÜRM ÖĞRETMENLERİMİZE ULAŞMASI DİLEĞİYLE
HİCABİ GÜNAL
1.BÖLÜM
(Sahne ikiye bölünmüş : sağ tarafta bir köy evi dekoru bir köylü kadın beşik sallar, sol tarafta Çanakkale’de bir siper görüntüsü, sisli kırmızı ışık yanar, Dede sahneye gelir…)
DEDE:
MÜZİK 1: 30. saniye
Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın,
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın,
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.
Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda,
Gördüğün bu tümsek, Anadolu’nda,
İstiklal uğrunda, namus yolunda,
Can veren Mehmet’in yattığı yerdir.
(Kadınlar çocuklar ve köyün ihtiyarları yorgun ve ümitsiz sahneye gelir)
- KADIN ANLATICI : (Elinde gaz lambası yaşlı bir kadın Süleyman Dedenin sağ tarafına gelir)
Yıl 1914 dünya kanlı bir savaşı yaşıyor. İngiliz, Fransız donanmaları Çanakkale Boğazını aşıp İstanbul’u almak, Karadeniz’e geçip Rusya’ya yardım etmek istiyordu.
- KADIN ANLATICI : (Elinde gaz lambası yaşlı bir kadın Süleyman Dedenin sol tarafına gelir)
Çanakkale Boğazı 1656 yılında Venediklilerin
1. KADIN ANLATICI : 1770’de Rusların,
- KADIN ANLATICI : 1807’de İngilizlerin
- KADIN ANLATICI : 1911 yılında İtalyanların saldırıl arına uğramış
- KADIN ANLATICI : Ve 1915 yılında tarihin en kanlı savaşlarından birine sahne olmuştur
- KADIN ANLATICI : Düşman orduları, 3 Kasım 1914 günü Çanakkale Boğazını geçmek için saldırıya geçti.
TELLAL: MÜZİK SUSAR ( Köylü kıyafetinde davul çalarak seyircilerin arasından sahneye girer)
Ey ahali duyduk duymayın demeyin,
Büyük yangın var vatanda, dinleyin
Durmak zamanı değildir aman ha aman
Seferberlik vaaaaaar… Eli silah tutan cepheyeeeee
Duyursun duyan, duymayan her kimseye MÜZİK BAŞLAR
(Sahnenin sağ köşesinde iki aşık baş başa vermiş konuşurlar)
KÖYLÜ KIZI : Sende mi cepheye gideceksin?
GÖNÜLLÜ ASKER: Heee yaa! on sekiz olacağım
KÖYLÜ KIZI : Olacan da nolcak, sen de baban gibi, babam gibi cepheye gidicen de ne olacak?
Gidenler hiç sağ salim döndü mü? Ya topal döndü ya çolak… ya da sadece bir madalya verdiler,
VATAN SAĞ OLSUN! ŞEHİT OLDU DEDİLER. gitmeee, gidersen…
GÖNÜLLÜ ASKER: Sus böyle deme… ne olur!
Babam gitti, ağalarım gitti, köyümüzdeki bütün beyler, yiğitler gitti. Şimdi sıra bende. Ben nasıl cepheye gitmekten geri dururum. Köyde dedelerle, kadınlarla otururum.
Yarin sevdası yüreğimi yaksa da gideceğim, “vatan benden şehitlik bekler”
(TÜRKÜ BAŞLAR)
KÖYLÜ KIZI : (sevgilisi giderken adıyla seslenir ve işlemeli bir mendil verir)
Ramazan! bu mendili senin için işlemiştim
GÖNÜLLÜ ASKER: (Mendili alır koynuna kor) Hakkını helal et!
ANA :
Mızıka çalındı düğün mü sandın
Al yeşil bayrağı gelin mi sandın
Yemene gideni gelir mi sandın
Tez gel ağam tez gel dayanamirem
Uyku gaflet basmış uyanamirem
Ağam öldüğüne inanamirem
Koyun gelir kuzusunun adı yok
Sıralanmış küleklerin sütü yok
Ağamsız da bu yerlerin tadı yok
Ağamı yollarlar Yemen eline
Çifte tabancayı takmış beline
Ayrılmak olur mu yeni geline
GÖNÜLLÜ ASKER:: Anacığım, dedeciğim beni beslediniz, büyüttünüz, bu yaşıma getirdiniz. Hakkınızı helal edin! Size ve vatanıma karşı olan borcumu ödemek istiyorum, Ben de babam gibi, ağabeylerim gibi cepheye gitmek istiyorum.
AYNUR : Ah! İki gözümün nuru, canım evladım, baban Balkan savaşlarında şehit düştü, ağaların Yemen’de… Cephenin rüzgarı sert, düşmanın mermisi acımasız olur.
DEDE: Sen daha on beş yaşında taze bir fidansın, az daha bekle bu yaşta gidersen kırılırsın. Hem şimdi sen de cepheye gidersen, bu ocağın ateşi söner. Hepimizin yüreği yanar.
GÖNÜLLÜ ASKER:: Anacığım, dedeciğim, şimdi cephede savaş vardır. Düşman Boğaz’ı geçerse ne yurt kalır ne ocak: hem ağam da cepheye gittiğinde on beş yaşında değil miydi? Ben de babam gibi, ağam gibi cepheye giderim artık.
DEDE: peki evladım,
“Yurdunu Allâh’a bırak, çık yola:
”Cenge!” deyip çık ki vatan kurtula.
Böyle müyesser mi gazâ her kula?
Haydi levend asker, uğurlar ola.
“Ey sürüden arkaya kalmış yiğit!
Arkadaşın gitti, yetiş sen de git.
Bak ne diyor, cedd-i şehîdin, işit :
”Durma git evlâdım, uğurlar ola.
AYNUR : (müziksiz ağıt)
Hey on beşli on beşli
Tokat yolları taşlı
On beşliler gidiyor
Yarimin gözü yaşlı
Aslan yârim kız senin adın Hediye
Ben dolandım sen de dolan gel beriye
- BÖLÜM :
(BOMBA SESLERİ RÜZGAR GEMİ MOTOR SESİ )
ÇİĞDEM :
Dev savaş gemileri, bombalar yağdırarak savaşa girerken, Çanakkale’de sararan yapraklar ağır ağır dökülmeye başlamıştı. Sedhülbahir’de, Kumkale’de hava alabildiğine soğuk, şiddetli rüzgar ağaçları köklerinden söküyordu.
SÜLEYMAN DEDE:
Aylarca süren bombardımanlar taş üstünde taş bırakmamıştı.
Vatanın dört bir bucağından koşup gelen yiğitlerse dimdik ayaktaydı.
KORO: ( Askerler uygun adım yürüyüş marşıyla SAHNEYE GELİRKEN)
“Vatan bizden şehitlik bekler”
Vatan bizden şehitlik bekler ,
Vatan bizden şehitlik bekler ……
GÖRKEM : ( Komutan) Bölük dur! Sağa dön!
(Askerler komutları yapar, sırasıyla memleket ismini baba ismini ve kendi ismini söylerler:
Sivas’tan Abdullah oğlu Rıza! Emret komutanım,
GÖRKEM : Biz kimiz?
ASKER KOROSU
Biz Anadolu’dan geldik.
Biz Anadolu’yuz.
Anaların yüreğinde biz,
Bizim yüreğimizde vatan var.
GÖRKEM : Biz kimiz?
ASKER KOROSU
Biz Anadolu’dan geldik.
Biz Anadolu’yuz.
Anaların yüreğinde biz,
Bizim yüreğimizde vatan var.
GÖRKEM : Asker görev başına, siper kaz, mevzi al!
Askerler dağılır siper kazar mevzi alırlar
GÖRKEM : (Yüksek bir tepeden dürbünle bakar)
BOMBA SESLERİ GEMİ MOTOR SESİ
GELDİLER, dünyanın en büyük donanmasıyla geldiler.
GELDİLER, dünyanın en ölümcül silahlarıyla geldiler.
GELDİLER, dünyanın en vahşi askerleriyle geldiler.
ASKER KOROSU : AMA/GEÇEMEYECEKLER
GÖRKEM : Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez!
ASKER KOROSU: TOPLU VURDUKÇA YÜREKLER, ONU TOP SİNDİREMEZ
ASUMAN: İngiliz’i, Fransız’ı, Anzak’ı,Rus’u
Çevirmişti Mehmetçiğe tüfeği, topu
Tek emeli geçmekti kan bürüyen boğazı
Yurdumu alacaktı, İstanbul,daydı gözü
İki asker tepede gözcü kalır, diğer askerler cemaatle namaz kılmaya başlar
Mehmet Akif canlandırması: MÜZİK DAKİKA 3.45) :
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde -gösterdiği vahşetle- “Bu bir Avrupalı!”
Dedirir: Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi… Mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşısında,
Ostralya’yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ…
Hani, tâ’ûna da zuldür bu rezil istilâ!
Ah, o yirminci asır yok mu, o mahhlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcud ise, hakkıyle sefil,
Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz…
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel’undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.
Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a’mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lâğam,
Atılan her lâğamın yaktığı yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkâz-ı beşer…
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak,
Boşanır sırtlara, vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler…
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal’a mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te’sis-i İlâhî o metin istihkâm.
Sarılır, indirilir mevki’-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun’-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ’nın ebedî serhaddi;
“O benim sun’-i bedi’im, onu çiğnetme” dedi.
Âsım’ın nesli… diyordum ya… nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek.
Şûhedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar…
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar…
ŞULENUR: 18 Mart sabahı 19 büyük zırhlı saldırdı. Kinle, nefretle…
BOMBA SESLERİ RÜZGAR GEMİ MOTOR SESİ
SAMED Siperlerimiz tar u mar
Mehmetler gazi, Mehmetler şehit.
BURAKCAN
Denizlerimiz kanlı
Gözlerimiz barut dumanlı
Düşmanlarımız güçlü, düşmanlarımız çok
Acımızın ise ortağı yok
Koşullar çetin, zaman dar
AMA DİLİMİZDE DUAMIZ Rabbimize niyazımız var.
ERKEKLER KOROSU (tüm asker elleri duaya kaldırır)
Yetiş ya Muhammet, yetiş ya Muhammet
Yetiş ya Muhammet, Kitabın elden gidiyor,
Yetiş ya Muhammet, dinin gidiyor.
AYŞENUR:
Ve yeşil kuşlar uçuşur/Çanakkale vadilerinde,/
Ve rüzgar/harp durumuna geçer/en tepede/
Bulutlar /ulvi bir sevkiyattadır/
Devrin süper devletlerine karşı
En zayıf halleriyle Mehmetler/
En fakir görünümleriyle Mehmetler/
Taşıdıkları isme yakışır bir tevekkülle/
Dimdik ayaktadırlar/
Ve /bu Mehmetlerin arksına/
O ismin hatırını bilenler geçer/ teker teker,/
Mehmetlerin ardında/ koca bir kainat/
En üst düzeyde/savaş alarmına geçer.
SAMED:
Avrupa’nın “Yenilmez Armada” adını verdiği İngiliz donanması, Amiral HEMILTIN’ın komutasında dev adımlarla ilerliyordu. Komutan zaferden emindi.”Çanakkale boğazını geçeceğiz, zaferi İstanbul’da kutlayacağız.” diyordu.
ASKER KOROSU:
ÇANAKKALE GEÇİLMEZ,
ÇANAKKALE GEÇİLMEZ,
ÇANAKKALE GEÇİLMEZ
- BÖLÜM :
(TÜM IŞIKLAR SÖNER, PROJEKTÖR IŞIĞI TARAMA YAPAR:
GECE DENİZ DALGA GEMİ MOTOR SESİ)
CEREN:
7 Mart 1915 gecesi Yüzbaşı Hakkı komutasındaki “Nusret Mayın Gemisi” gecenin
karanlığından faydalanarak olağanüstü bir işi gerçekleştiriyordu. Nusret, adeta bir İngiliz rahatlığında düşman gemilerinin burunlarına kadar sokularak mayın taraması yapılmış bölgeye tekrar mayın döküyordu. Dökülen mayın ise sadece eldeki 26 adet mayındı.
ŞEBNEM GECE SESSİZLİĞİ
Ay bulutların arkasına saklandı, karattı geceyi
Balıklar sustu, dalgalar durdu hareketsizce
Nusret mayın gemisi, rüyadan aldığı işaretle
Mayınları döktü büyük bir kerametle
( IŞIKLAR YANIP SÖNER, BOMBA SESLERİYLE
BÜTÜN ASKERLER BAĞIRARAK YATAR)
AYŞENUR: Bütün Alem-i İslam yıkıldı, yakıldı derken
Sanki gök çöktü, deniz yarıldı; her şey değişti birden
VE BİR NEFER ÇIKTI SİPERİNDEN
SIRTLADI İKİ YÜZ ON BEŞ OKKALIK BOMBAYI BELİNDEN
ŞULENUR: ( Seyit Onbaşı sisler arasında bombayı sırtlar)
Haydi seyit’im haydi, Dayan Seyit’im dayan
Sırtında derman, yüreğinde iman
Aman Seyit’im aman, Boğazı geçmesin düşman
Dayan Seyit’im dayan, Tarihi değiştirecek senin bomban
BÜŞRA: (2.45 SİREN SESİİİİİİ)
Seyit Onbaşı/ mermileri kucaklayıp/hedefi vurdu yerinden
Dev gemiler/ kibiriyle/ mayına çarptı derinden
“Yenilmez Armada/boğazın sularına gömüldü/nefretinden
SAMED
Geride kalan gemiler/kaçarken mayınlar a çarptı derinden
Seyit Onbaşı/dimdik doğruldu yerinden
SEYİT ONBAŞI: ALLAHA ŞÜKÜRLER OLSUN! GEÇEMEDİLER, GEÇEMEYECEKLER!
MUSTAFA: ( yaralı askerlerden biri yavaşça kalkarak)
Boğaz hala şahittir, tarihi boğuşmaya.
Ne canlar verdik, Ya Rab biz o savunmaya
Şimdi Çanakkale’nin ıssız yamaçlarında
Yaşananlar hatırda, naralar kulaklarda.
Ağıtlar anaların yüreklerinde
EMİNE AYYILDIZ:
Ahhhhhhhh amaaaaaaaaaaaaannn amannnnnnn oyyyyyyyy oyyyyyyyyy
Eledim Eledim Höllük Eledim,
Aynalı Beşikte Canan Bebek Beledim.
Büyüttüm Besledim Asker Eyledim,
Gitti De Gelmedi Canan Buna Ne Çare,
Yandı Ciğerim De Canan Buna Ne Çare.
Bir Güzel Simâdır Aklımı Alan,
Aşkın Sevdasını Canan Sineme Saran.
Bizi Kınamasın Ehl-i Dil Olan.
Gitti De Gelmedi Canan Buna Ne Çare,
Yandı Ciğerim De Canan Buna Ne Çare.
- BÖLÜM :
ŞULENUR:
Çok güvendikleri yüzlerce zırhlıdan oluşan donanmalarıyla saldırdılar / geçemediler. Denizden geçemeyeceklerini anlayınca karadan kuşatmak istediler.
SAMED:
25 Nisan 1915, çıkartma birlikleri Gelibolu sahillerine hücum ediyor.
CEREN:
Sabah vakti, saatler 6.50 Seddül Bahir’deyiz… etraf sessiz… sessizliğin yerini önce top sesleri, sonra ağır makineli tüfek sesleri alıyor. Kan ve barut kokusu her yeri sarıyor.
BÜŞRA:
Yahya Çavuş, bir avuç askeriyle, üç bin kişilik düşman ordusunun karşısına dikilmiş:
KADİR:
Bu gün düğün günüdür yiğitlerim! İşte günlerdir beklediğimiz an geldi! Biz buraya savaşmaya geldik. Düşman Seddülbahir’den karaya çıktı. Onları ilk karşılayanlar bizler olacağız. Ne mutlu bize ki ilk şehitlerden olacağız! Vatan şimdi sizden zafer bekler!
Kanınızı, canınızı, vatan için vermeye hazır mısınız?
ASKER KOROSU:
KANIMIZ, CANIMIZ VATANA HELAL OLSUN!
ŞULENUR: 1.40
Ve boğaz boğaza, gırtlak gırtlağa öyle bir savaş başladı ki yer titredi, gök dinledi!
KADİR:
Vur Mehmed’im vur… vatanın toprağına
Kanlı çizmeleriyle basanlara vur
Mabedime destursuz girenlere
Bacımın namusuna göz dikenlere vur.
ŞULENUR :
Savaşta adım adım gittik daha ileri
Top atışlarımızla kaynattık hedefleri
Mermi bitti, süngü tak; boğazla yık düşmanı
Tarihler nerde yazdı Mehmet gibi arslanı
SUAT:
Top sesleri geliyor ta uzaklardan
Düşmanlar saldırmakta direnç kahramanlardan
Ağır top mermileri kalkıyor bir kucakta
Kahraman Türk askeri şehitliğe koşmakta
AYŞENUR:
İman doluydu göğsü Mehmet’in, Ali’nin
Yüzüyordu içinde yiğitçe kan selinin
Kellesi koltuğunda bak binlerce ölünün
Bileği bükülür mü böyle Allah kulunun
BAĞLAMA SESİYLE BİRLİKTE IŞIKLAR SÖNER, CEPHEDE GECE OLUR
( ASKERLER MEVZİ ALIR)
CEREN:
Analar evlatlarını, bacılar kardeşlerini, çocuklar babalarını, sevdalılar yavuklularını düşünür.
Halbuki Çanakkale’de kahraman Mehmetçik,
HİÇBİR SEVGİYE, HİÇBİR SEVGİLİYE BENZEMEYEN
VATANI DÜŞÜNÜR
BURAKHAN (ÇANAKKALE’DEN MEKTUP VAR)
Hiç görmediğim, hiç göremeyeceğim
Oğluma,kızıma,torunlarıma!
Dinleyin beni oğullarım,
Duyun beni kızlarım
Gönülden duyun beni, Aldığınız hür nefeste,
İçtiğiniz berrak suda,
Damarlarınızdaki kanda ben varım
Asırlar boyunca
Hazar’dan Tuna’ya; Kırım’dan Fizan’a
Adalet dağıttım ben
Atımın toynakları izinde açtı
Hürriyet çiçekleri
Kanayan bir yara görsem
Sarmak için koşardım ta uzaklara
Bazen Trablus’ta, Balkanlar’da
Bazen Kafkaslar’da, Yemen’deydim ben
Şimdi Çanakkale’den sesleniyorum size
Edirne’den Sivas’a, Muş’tan Urfa’ya,
Bütün Anadolu’dan koşup geldik buraya
İstikbalde istiklal için savaşmaya
Üç aydır sıkıştık kaldık siperimize
Sayıyla mermi verildi her birimize
Yarın topla, gülleyle hücum var üzerimize
Ya ölürüz ya düşmanı dökeriz denize
Düşman boğazı geçti mi vay halimize
Kanlı elleriyle saldırır, mabedimize
Şimdi hiç görmediğimiz torunlarımıza
Hürriyet bırakmak için
Kurban olmak zamanıdır
(KURŞUN SESİ)
İşte göğsümde bir kurşun
Toprağa düşüyor naaşım
Göklere yükselirken ruhum
Bayrağımla bütünleşiyor kanım
Son sözüm şudur evlatlarım
Aç, susuz olabilirim
Yorgun, uykusuz olabilirim
Mezarsız, kefensiz olabilirim
Ama Bayraksız olamam,
Bayraksız olamam! (bayraklı tablo)
ALİ (yerde yatan vurulmuş askerin askerin başında ) :
Çanakkale içinde vurdular beni
Ölmeden mezara koydular beni
Of gençliğime eyvah
Çanakkale içinde aynalı çarşı
Ana ben gidiyom düşmana karşı
Of gençliğime eyvah
Çanakkale içinde bir uzun servi
Kimimiz nişanlı kimimiz evli
Of gençliğime eyvah
Çanakkale içinde bir dolu testi
Anneler babalar ümidi kesti
Of gençliğime eyvah
- BÖLÜM :
ŞEBNEM:
Düşman karadan, denizden bütün gücüyle saldırırken üstümüze;
Çanakkale inledi: YER, GÖK DİNLEDİ
Türk tarihihi yeniden yazılırken burada:
Mustafa Kemal doğdu, Anafartalar’da, Bolayır’da
BÜŞRA: Mustafa Kemal yine inançlı, yine kararlı
Avını süzen bir şahin gibi keskin bakışlı
Conkbayırı’nda kahramanca haykırdı
KADİR:
“BEN SİZE TARRUZU DEĞİL,
ÖLMEYİ EMREDİYORUM”
SAVAŞ MÜZİĞİ DAKİKA 2.00-
SÜNGÜ TAK, MEVZİ AL. …..
HAYDİ ASLANLARIM! HÜCUUUUUUUUUMMMM
SAHNE ÖNÜNE KADAR SÜNGÜ HÜCUMU ALLAHHHHHHH ALLAHHHHHHH
……….. IŞIKLAR SÖNER. MÜZİK DURUR.
SAMED:
- Alay süngü takıp koştu şahadete
Son nefer ölümü öptü ve kavuştu zafere
ŞULENUR:
Sırtlanlar arsına düşmüş/ceylanlar gibiydiler
Göğüslerini siper ettiler/yağlı kurşunlara
Sivaslı , Malatyalı/anaların çocuklarıydılar
Onlar ki / bütün ANADOLUYDULAR
KADİR:
Bayır, kıyı denizler hep cesetlerle doldu,
Elli yedinci Alay bizlere şeref anıtı oldu
Alnımızı pırıl pırıl zafere imza attık
Gökyüzüne süngüyle Çanakkale yazdırdık
ERDENAY:
Denizlerimiz kanlı
Gözlerimiz barut dumanlı
Düşmanlarımız güçlü, düşmanlarımız çok
Acımızın ise ortağı yok
Koşullar çetin, zaman dar
KADİR: AMA BAŞIMIZA
ASKER KOROSU:
MUSTAFA KEMAL VAR
KADİR: Burası bizim yurdumuzdur
SUAT: Canımızdır
FURKAN: Kanımızdır
CİHAN: Aldığımız nefes
VAHAP: Verdiğimiz candır
ASKER KOROSU:
BU TOPROKLAR, BU GÖK , BU DENİZ, BİZİM YURDUMUZDUR
KADİR: BU VATAN KİMİN?
KORO:
Bu vatan toprağın kara bağrında
Sıra dağlar gibi duranlarındadır
Bir tarih boyunca onun uğrunda
Kendini tarihe verenlerindir
KADİR: BU VATAN KİMİN?
KORO:
İleri atılıp sellercesine
Göğsünden vurulup tam ercesine,
Bir gül bahçesine girercesine,
Şu kara toprağa girenlerindir…
KADİR: BU VATAN KİMİN?
ASKER KOROSU:
BU TOPRAK, BU GÖK, BU DENİZ, BİZİM YURDUMUZDUR.
YASİN: (haberci davul çalarak sahneye girer)
Ey ahali, duyduk duymadık demeyin
Çanakkale’de düşman süngü hücumuyla geri püskürtüldü
Zafer bizimdir… Şükürler olsun
KIZ – ERKEK KORO:
ŞÜKÜRLER OLSUN! ŞÜKÜRLER OLSUN! ŞÜKÜRLER OLSUN!
- BÖLÜM :
ÖMER HAYDAR KAHRAMAN: (Akif canlandırması sisler arasından gelir)
(CEPHEDE GAZİ VE ŞEHİTLERİN ARASINDA DOLAŞIR)
- saniye
Âsım’ın nesli… diyordum ya… nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek.
Şûhedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar…
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar…
Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid’i…
Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
“Gömelim gel seni tarihe” desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb…
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
“Bu taşındır” diyerek Kâ’be’yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ’yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına;
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana…
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak salvetini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin’i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran…
Sen ki, İslâm’ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecrâmı adın;
7. BÖLÜM MÜZİK VERİLECEK
Sen ki, a’sâra gömülsen taşacaksın…
HeyhAAAAAAAAAAAAAAAAAAAt!
………………
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât…
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âguşunu açmış duruyor Peygamber.
EROL: Çanakkale, bir ölüm kalım savaşıdır; Çanakkale, bütün bir milletin “ya zafer ya ölüm” kararını verdiği yerdir.
AYŞENUR: Ülkenin her yerinden, her dağ başından kopup gelen ana kuzularının aslanlaştığı yerin adıdır Çanakkale.
GÜVENCEM: Çelikten bir saldırıya karşı etten ve kemikten bir savunmanın adıdır Çanakkale.
ŞULENUR: Acımasızlığa, canavarlığa, yalan yanlış önyargılara karşı; insanlığın, vicdanın, merhametin adıdır Çanakkale
ERDENAY: Çanakkale, Mehmetçiğin inancıyla güzelleşen, insanileşen ve düşmanı bile etkileyen son insani savaştır
CEREN:Birlik ve bütünlüğün, okumuş ile okul görmemişin kaynaştığı, kardeşleştiği yerin adıdır Çanakkale
KADİR: Çanakkale, subay savaşıdır, komutanların neferleştiği, erlerle omuz omuza, gönül
gönüle,”Allah Allah” diyerek hücuma geçtiği bir cihattır.
ŞEBNEM: Çanakkale; İngilizlerin, Fransızların, Rus’un, Yunan’ın kabarmış iştahlarını kursağında kaldığı yerdir: kendilerine göre yaptıkları işgal programlarının, sömürme ve yutma arzularının bozulduğu tarihtir.
SAMET: Çanakkale’den sonra saldırının şekli değişmiş, cepheden değil içten; açıktan değil gizliden, mertçe değil sinsice ve alçakça yöntemler devreye sokulmuştur.
- BÖLÜM SON JENERİK SÖZLÜ MÜZİK
İsimlerini bilmesek de memleketimizi ve geleceğimizi korumak için,/ çocuklarımızın huzur, sağlık ve bereket dolu bir Türkiye’de yaşamasını temin için, / bu topraklara terini, kanını ve canını hiç çekinmeden katmış bütün kahramanlarımızı,/ minnetle yad ediyoruz./ O fedakar kahramanlar bilsinler ki /hiçbir emekleri zayi olmamıştır ve dünya durdukça da zayi olmayacaktır./ Nur içinde yatsınlar!
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.