En güzel beyitler
Divan edebiyatı günümüzde artık ömrünü tamamlamış bir edebiyattır. Bu edebiyatın dünyası da dili de çok farklıydı. Günümüz insanı artık onun ne dilini ne de dünyasını anlayabiliyor. Oysa o dönemin zihniyetine, diline, toplumsal yapısına, yönetim biçimine biraz vakıf olunsa bu şiir dünyasına girilecek ve o güzelim beyitlerle tanışılabilecektir. Elbette bunlar emek ister. Emek vermeden maalesef bu güzellikleri de görmek mümkün olmuyor. Yapmanız gereken mazmunlara hakim olmak, o dönemde kullanılan Arapça ve Farsça kelime tamlamaları iyi öğrenmek.
Gerçekten de Divan şiiri ilmek ilmek işlenmiş çok ince bir şiirdir. Aşağıda yüzyılların yok edemediği, yüzyıllar ötesinden süzülüp gelen en güzel beyitleri sizler için derledik. Umarız ki beğenirsiniz. Şimdi sizi bu güzelim beyitlerle baş başa bırakıyoruz.
Aşk derdiyle hoşem el çek ilâcımdan tabîb
Kılma dermân kim helâkim zehri dermândadır.”
(Fuzuli)
Haddeden geçmiş nezâket yâl ü bâl olmuş sana
Mey süzülmüş şîşeden ruhsar-ı âl olmuş sana
(Nedim)
Cihânda âşık-i mehcûr sanma râhat olur
Neler çeker bu gönül söylesem şikâyet olur
(Şeyhulislam Yahya)
Dilde gam var şimdilik lutfeyle gelme ey sürûr
Olamaz bir hânede mihmân mihmân üstüne
(Râsih)
Hoşça bak zatına kim zübde-i alemsin sen
Merdüm- u dide-i ekvan olan ademsin sen.
(Şeyh Gâlib)
Gitdün ammâ kodun hasret ile cânı bile
İstemem sensiz olan sohbet-i yârânı bile.
(Neşâtî)
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi.
(Muhibbi)
Dost bî-pervâ felek bî-rahm ü devran bî-sükûn
Dert çok hem-dert yok düşman kavî tâli’ zebûn
(Fuzûli)
Andelib-i zârı berg-i gülle tekfin ettiler.
Bir ‘Gülistan’ beytini üstüne telkin ettiler.”
(İzzet Molla)
Tûti-i mucize-gûyem ne desem lâf değil
Çerh ile söyleşemem âyinesi saf değil
(Nef’i)
Hal kafir zülf kafir çeşm kafir el-aman
Ser-be-ser iklim-i hüsnün kafiristan oldu hep
(Nedim)
Tahammül mülkünü yıktın Hülâgû Han mısın kâfir
Aman dünyayı yaktın ateş-i sûzân mısın kâfir.
(Nedim)
Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge,
Ne açar kimse kapım, bâd-ı sab’âdan gayrı.
(Fuzûlî)
Arz-ı hâl etmeye canâ seni tenhâ bulamam
Seni tenhâ bulacak kendimi aslâ bulamam.
(Ulvî)
Beni candan usandırdı, cefadan yar usanmaz mı?
Felekler yandı ahımdan muradım şemi yanmaz mı
(Fuzuli)
Öyle sermestim ki idrâk etmezem dünyâ nedir.
Ben kimim, sâkî olan kimdir, mey-i sahbâ nedir.”
(Fuzuli)
Efendimsin cihanda i’tibârım varsa sendendir.
Miyân-ı âşıkânda iştihârım varsa sendendir”
(Şeyh Galib)
Göz gördü gönül sevdi seni ey yüzü mâhım
Kurbânın olam var mı benim bunda günâhım
(Nâhîfî)
Güllü dibâ giydin amma korkarım âzâr eder
nazeninim sâye-i hâr-ı gûl-i diba seni”
(Nedim)
Sana kimisi cânım kimi cânânım deyü söyler
Nesin sen doğru söyle cân mısın cânân mısın kâfir
(Nedim)
Sâkiyâ mey sun ki bir gün lâlezâr elden gider
İrüşür fasl-ı hazan bâg ü bahâr elden gider
(Avnî)
Sakın terk-i edebden kûy-ı mahbûb-ı Hudâ’dır bu
Nazargâh-ı İlâhî’dir Makâm-ı Mustafâ’dır bu
(Nâbî)
Leblerin mecruh olur dendan-ı sin-i buseden
Lalin öptürmek bu hâletle muhal olmuş sana
(Nedim)
Değildim ben sana mâil sen ettin aklımı zâil
Bana ta’n eyleyen gafil seni görgeç utanmaz mı
(Fuzuli)
Eylülde melul oldu gönül soldu da lale
Bir kaküle meyletti gönül geldi bu hale
(Edip AYEL)
Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabib
Kılma derman kim helakim zehri dermanındadır
(Fuzuli)
Ayıttı ol peri bir gün düşüne girüren bir şeb
Sevincimden nice yıllar geçipdür görmedim uyku
(Zati)
Aşk bir şem-i ilâhîdir benem pervânesi
Şevk bir zincirdir gönlüm anın dîvânesi
(Hayâlî)
Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir
Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir
(Ziya Paşa)
Şîrler pençe-i kahrımda olurken lerzân
Beni bir gözleri âhûya zebûn etdi felek
(Selimî / Yavuz Sultan Selim)
Kabrimi kimse ziyaret etmesin Allah için
Gelmesin reddeylerim, billahi öz kardeşimi
Gözlerim ebnâ-yi âdemden o kadar yıldı ki
İstemem ben Fatiha, tek çalmasınlar taşımı
(Şair Eşref)
Ya Rab bana cism ü cân gerekmez,
Cânân yoğ ise cihân gerekmez.
(Fuzuli )
Ne şeb ki kûyuna yüz sürmesem o şeb ölürüm
Ne gün ki kametini görmesem kıyamet olur
(Nef’i)
Cihân-ârâ cihân içredür ârâyı bilmezler
O mâhiler ki deryâ içredür deryâyı bilmezler.
(Hayali)
Bibaht olanın bağına bir katresi düşmez,
baran yerine dürr-ü güher yağsa semadan.
(Ziya Paşa)
Bir şeker handeyle bezm-i şevke câm ettin beni
Nim sun peymâneyi sakî tamam ettin beni
(Nedim)
Yok bu şehr içre vasfettiğin dilber Nedim
Bir peri suret olmuş bir hayal görünmüş sana
(Nedim)
Avazeyi bu aleme Davud gibi sal
Baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş
(Baki )
Göz gördü gönül sevdi yüz mahım
Kurbanın olam söyle var mı bunda günahım
(Nahifi)
Aşiyanı mürg-ü dil zülfü perişanındadır
Kande olsam ey peri gönlüm senin yanındadır
(Fuzûlî )
Bağ-ı dehrin hem hazanın hem baharın görmüşüz
Biz neşâtın da gamın da rüzigârın görmüşüz
(Nabi)
Cennet değil mi yâr ile sohbet dedikleri
Dûzah değil mi âteş-i hasret dedikleri
(Nev’î)
O gül-endam bir al şale bürünsün yürüsün
Ucu gönlüm gibi ardınca sürünsün yürüsün
(Vasıf)
Dest-bûsi ârzusiyle ger ölürsem dostlar
Kûze eylen toprağım sunun anınla yâre su
(Fuzuli)
Senin her cevrine bin cân ile sabr eylerim ammâ
Beni pek öldürür ey bî-vefâ ellerle bâzârın
(Nedim)
Gel derse Fuzuli ki güzellerde vefa var
Aldanma ki şair sözü elbette yalandır.
(Fuzuli)
Şeb-i yeldayı müneccim u muvakkit ne bilir.
Mübtelayı gama sor geceler kaç saat.
(Sabit)
Derd-i aşkı gayrıdan sorma ne bilsin çekmeyen
Anı yine aşık-ı nalana söylen söylesin.
(Bakî)
Gel gel beru ki savm u salâtın kazâsı var
Sensiz geçen zamân-ı hayâtın kazâsı yok
(Nesimi)
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.