CUMHURİYET DÖNEMİNDE ANLATMAYA BAĞLI METİNLER (ROMAN VE HİKAYE)
- Milli Edebiyat zevk ve anlayışını sürdüren eserler
- Toplumcu gerçekçi eserler
- Bireyin iç dünyasını esas alan eserler
- Modernizmi esas alan eserler
(Eserlerden bahsedilirken hikaye türüne ayrıca yer verilmeyecektir; çünkü hemen her roman yazarının benzeri temaları işleyen öyküleri de vardır.)
MİLLİ EDEBİYAT ZEVK VE ANLAYIŞINI SÜRDÜREN ESERLER
Bu anlayışı sürdüren roman ve hikayelerde I. Dünya Savaşı ve Milli Mücadele dönemi, bu dönemden sonraAtatürk ilke ve inkılaplarının Anadolu’ya benimsetilmesi ile ilgili konular işlenmiştir. Halkın ve Anadolu insanının yaşama tarzı konu edilmiş, yanlış batılılaşmanın getirdiği ahlak bozuklukları, geri kalmış halk arasındaki hurafeler, halk-aydın ilişkisi ele alınmıştır. Tanzimat’tan beri eserlerde yer bulan doğu- batı çatışması işlenmeye devam etmiştir.
Bu anlayışı sürdüren romanları konularına göre şu alt başlıklarla ele almak mümkündür:
1. Siyasi ve Sosyal Olaylara Doğrudan Yer Veren Eserler
a. Abdülhamit döneminden bahsedenler:
Sinekli Bakkal (Halide Edip Adıvar)
Bir Sürgün (Yakup Kadri Karaosmanoğlu): Roman kahramanı Dr. Hikmet kültür ikiliği yaşayan batı hayranı bir tiptir. Sürgün onun için vatanına gitmek gibi olmuştur, çünkü Fransa’ya kaçmıştır.
Abdülhamit Düşerken: ( Nahit Sırrı Örik) Mahmut Şehabettin Paşa, eski Osmanlı efendisidir, devlet görevi almayı bekler. Kızı Nimet ve İttihatçılarla ilişkisi anlatılır.
b.İttihat ve Terakki Fırkasının Faaliyetlerini Anlatanlar:
İttihat ve Terakki dönemi sansür, yolsuzluk, rüşvet, kültür yozlaşması, ahlaki düşüklükler, faili meçhul cinayetler gibi yönleriyle ele alınır.
Hüküm Gecesi: (Yakup Kadri Karaosmanoğlu) Ahmet Kerim adındaki İttihat ve Terakki muhalifi gazetecinin yaşadıkları anlatılır. Hüküm gecesi idama mahkum olduğu gecedir. Ziya Gökalp tarafından kurtarılır. Realist bakış açısıyla yazılan dokümanter bir romandır.
Üç İstanbul: (Mithat Cemal Kuntay) II. Meşrutiyet, İttihat –Terakki ve Mütareke dönemlerinin İstanbul’unu İttihat ve Terakkî’nin içinden bir bakış açısıyla anlatan dokümanter bir romandır.
c. Yolsuzluk, Rüşvet ve Ahlak Düşüklüklerini Anlatanlar:
Gizli El: (Reşat Nuri Güntekin) Yazar piyes yazarlığının getirmiş olduğu bir tecrübeyle romanlarında kurguyu, iç dengeyi ve mantık ilgisini başarılı şekilde verir. Eserlerinde hep Anadolu’ya açılma gayesi vardır. Roman kahramanı Şeref Bey silik bir avukattır. Miralay Murat Bey’in etkisiyle “gizli eller” tarafından yolsuzluk yapmak için kullanılır, sonradan yakalanır.
İstanbul’un Bir Yüzü: (Refik Halit Karay) İki bölümden oluşan eserin I. Bölümü Fikri Paşa konağı etrafında eski İstanbul yaşamını anlatırken; II. bölüm 1908’den sonraki İstanbul’u bir savaş vurguncusu olan Kânî Bey’in şahsında anlatır.
Kiralık Konak: (Yakup Kadri Karaosmanoğlu) Naim Efendi konağı çöken Osmanlı’yı temsil eder. Seniha, Batı hayranı ve kendi kültürüne yüz çevirmiş bir tiptir. Hakkı Celis ise onu sevmesine rağmen onun fikirlerini paylaşmaz. Vatan için savaşarak şehir olur.
Mahşer: (Peyami Safa)(1924) “Mahşer” harp yıllarındaki İstanbul’a roman kahramanı Nihat tarafından verilen isimdir. Nihat cepheden dönüşte İstanbul’daki bozulmuşluğa ve vurgunculuğa şahit olur. Eşi Muazzez de onu terk edince intihar etmeyi düşünür. Yazar olayı psikolojik unsurlarla destekleyerek kuru anlatımdan öte olayları gösterebilmeyi başarmıştır.
Sözde Kızlar: (Peyami Safa) Diyaloglarındaki canlılık ve kahramanlarının farklılığıyla dikkati çeker. Bilinçli bir kız olan Mebrure ile İstanbul’daki kozmopolitleşmiş akrabaları arasındaki fark ortaya konur. Çapkın bir tip olan Behiç’e karşı direnişi anlatılır. Romanda İstanbul’un kokuşmuşluğuna karşı Anadolu bir ideal olarak sunulur.
Sodom ve Gomore: (Yakup Kadri Karaosmanoğlu) Yazarın en başarılı romanlarından biridir. Dar ve sürekli bir zaman diliminde geniş bir şahıs kadrosuyla olaylara çok yönlü bakabilmiştir. Eserde Necdet ile nişanlısı Leyla arasındaki ilişki anlatılır. Leyla kültür ikiliği yaşayan, değerlerinden uzak bir tiptir. Onun yabancı subaylarla yanlış ilişkileri Necdet’i zamanla milli bilince ulaştırır. Mütareke dönemi İstanbul’u, helak edilen kavimlerin yaşadığı Sodom ve Gomore’ye benzetilmiştir.
2. Anadolu’yu İşleyen Eserler:
Anadolu aydınlar tarafından bir ana kucağı gibi görülmüştür. Bizim edebiyatımızda edebiyatçı-bürokrat birlikteliği devlet politikalarının edebiyata yansımasına sebep olmuştur. Milli edebiyat döneminde Ziya Gökalp’in “Halka Doğru” adını verdiği sosyolojik tavır Cumhuriyet döneminde “Mektepten Memlekete” hareketini doğurdu. 1940’lı yıllardan sonra bu anlayış toplumcu ideolojik bir yön kazanarak “Köy Romanı”na dönüştü.
a. Anadolu’da Öğretmen:
Yeşil Gece: (1926-Reşat Nuri Güntekin) Medrese eğitimi kötülenerek Tevhid-i Tedrisat Kanunu ve eğitim reformu övülür. Kahraman Ali Şahin Efendi aydın bir öğretmendir. Yobaz halkla mücadele eder.R. Nuri bu eser için “tek ideolojik polemik romanım” der. Konuyu tek yönlü ele alması, tezini savunmak için topyekün karalamaya gitmesi eserin başarısına gölge düşürmüştür.
Vurun Kahpeye: (1926-Halide Edip Adıvar)
Roman kahramanı Aliye tıpkı Ali Şahin gibi yeniliği savunan bir öğretmendir. Yazar kahramanlara taraflı yaklaşmış hatta dış görünüşlerini bile buna göre anlatmıştır. Halkın Aliye’ye tepkisi temellendirilmemiştir. Halk cahildir.
Anadolu’da öğretmen tipini işeyen diğer önemli romanlar ise Çalıkuşu (Reşat Nuri Güntekin) ve Acımak (Halide Edip Adıvar) adlı romanlardır. Çalıkuşu anlatım tekniği, Anadolu’yu ele alışı yönüyle Türk romanın en başarılı örneklerinden biridir.
b. Anadolu’da Subay:
Ateşten Gömlek: (Halide Edip Adıvar) Vatan aşkı ile ferdî aşkı arasında kalan Peyami’nin hikayesi anlatılır. Eser, Milli Mücadele döneminde bir subay olan Peyami’nin hatıra defteri şeklinde düşünülmüştür.
Yaban: (Yakup Kadri Karaosmanoğlu) Savaş sonrası Anadolu halkı ile aydının hesaplaşması işlenir. Ahmet Celal savaş gazisi olan bir komutandır ve emir erinin köyüne gider. O bir aydın olarak halka kendini kabul ettiremez. Eserde “Aydın, köylüyü ihmal ederek onu kendi seviyesine çıkaramamıştır.” mesajı verilir. Sonradan ortaya çıkacak olan köy romanı anlayışını derinden etkilemiştir.
Ankara : (Yakup Kadri Karaosmanoğlu) Romanda ülkesini seven gerçek kahramanların savaşlarda ölmesi üzerine Anadolu’nun yetersiz ve taklitçi insanların elinde kalması, savaş sonrasında Ankara’da şekillenen gerçek Batılılaşma çabalarının kozmopolitleşmeyle nasıl boğulmak istendiği anlatılır. İstanbul’daki savaş vurguncusu zengin kesimlerin kısa sürede Ankara’yı mekan edinmesi, İstanbul’daki yozlaşmayı Ankara’ya da taşımak istemeleri anlatılır.
Y. Kadri, bu bozulma karşısında yeni hükümeti uyarır.
3. Aşk Romanları:
Akşam Güneşi (R. Nuri Güntekin):
Şimşek ( Peyami Safa):
Sacit (dayı)
Müfit (yeğen)
Pervin (Müfit’in karısı, Sacit’in metresi)
TOPLUMCU - GERÇEKÇİ ESERLER:
Başlangıçta Sabahattin Ali ve Sadri Ertem’in eserleriyle ortaya çıkan ve esasen Anadolu köy ve kasabalarının sorunlarını anlatan toplumcu-gerçekçi roman ve hikaye 1930’ların sonunda Kemal Bilbaşar ve Samim Kocagöz gibi yazarlarla alanını genişletmiştir. 1950’den sonra köy enstitüsü çıkışlı yazarlarla yaygınlaşan “köy romanı” bu dönemden sonra sosyalist düşüncenin etkisiyle ideolojik bir yön kazanarak gelişmeye devam etmiştir. Bu etki 1960’lı ve 1970’li yıllarda da devam etmiştir.
Yazarlar özellikle köylerdeki toprak kavgaları, ağa-köylü, zengin-fakir, güçlü-güçsüz, öğretmen-imam çatışması, köyden kente göç ve sonuçları, dar gelirlinin sorunları ve geçim mücadelesi gibi konuları işlemişlerdir.
Bu anlayışta eser veren başlıca yazarlar ise şunlardır:
Sabahattin Ali, Sadri Ertem, Samim Kocagöz, Kemal Bilbaşar, Orhan Kemal, Kemal Tahir, Yaşar Kemal, Fakir Baykurt, Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz.
Realizm ve naturalizm akımlarının etkisinde kalan bu yazarlar yapıtlarını konuşma diliyle yazmış, kahramanlarını bölgesel ağızlarına göre konuşturmuş, güçlü tasvirler yapmışlardır.
Özellikle Batı Anadolu köylerindeki sorunları anlatan Samim Kocagöz’ün eserlerinin yanında Kemal Bilbaşar’ın Doğu Anadolu’daki ağa-köylü mücadelesini aşk ekseninde anlattığı “Cemo” adlı romanı da önemlidir.
1. Sabahattin Ali: Maupassant tarzı öyküleriyle ve özellikle “Kuyucaklı Yusuf” adlı romanıyla tanınmıştır. Eserlerinde aşk teması etrafında güçlü-güçsüz, ezen-ezilen çatışmasını anlatarak okuru bilinçlendirmeye çalışmıştır.
2. Orhan Kemal: Eserlerinde tarlada çalışan ırgatların, fabrikadaki işçilerin, köyden kente göç eden gurbetçilerin acıklı hikayelerini gerçekçi bir şekilde anlatır. Ekmek Kavgası adlı öykü kitabı ile Baba Evi, Bereketli Topraklar Üzerinde ve Murtaza adlı romanları tanınmıştır.
3. Kemal Tahir: İlk dönem romanlarında gerçekçi bir yaklaşımla köy-kent sorunlarına, hapishane yaşamına yer veren yazar daha sonraki yıllarda tarihsel ve siyasal içerikteki romanlarıyla tanınmıştır.
Eserleri: Göl İnsanları (Öykü), Sağırdere, Kadınlar Koğuşu, Esir Şehrin İnsanları, Devlet Ana, Yorgun Savaşçı, Rahmet Yoları Kesti (roman)
4. Yaşar Kemal: Eserlerinde özellikle Çukurova köylüsü ile Güney ve Doğu Anadolu insanını çeşitli yönleriyle anlatmıştır. Anlatımında halk türkülerinden, masal ve efsanelerinden faydalanmış; bu yüzden de destansı lirik bir üslup kullanmıştır. Bu anlatım tarzının tipik örneği İnce Memed romanıdır.
Eserleri: Teneke (öykü), İnce Memed (I,II,III,IV), Ağrı Dağı Efsanesi, Orta Direk, Çakırcalı Efe, Fırat Suyu Kan Akıyor, Yer Demir Gök Bakır, Yusufçuk Yusuf…(otuza yakın romanından birkaçı)
5. Fakir Baykurt: “Köy romanı”nın önde gelen ismidir. Köy enstitülü bir yazar olarak soyalist-gerçekçi bir çizgide köyü ve köylüyü, gurbetçilerin yaşamını oldukça canlı bir şekilde anlatan yazarın öykülerinin yanı sıra özellikle Yılanların Öcü, Kaplumbağalar, Tırpan, Koca Ren ve Yüksek Fırtınalar adlı romanları ünlüdür.
6. Aziz Nesin: Yalın bir dille toplumdaki aksayan yönleri, yergiye elverişli tarafları abartılı tiplerle ironik bir şekilde anlatan roman, hikaye ve oyunları ile tanınır.
Eserleri: Vatan Sağolsun, Tatlı Betüş, Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz, Kadın Olan Erkek (roman) İt Kuyruğu, Fil Hamdi, Büyük Grev, Yaşasın Memleket (öykü)
7. Rıfat Ilgaz: Öykü başta olmak üzere şiir, roman, piyes türlerinde eserler vermiştir. Toplumsal sorunları güldürü öğesiyle birlikte vermiştir. Özellikle “roman-öykü-oyun” öğelerinin kaynaştığı karma bir türün temsilcisi olmuştur. Ünlü eseri “Hababam Sınıfı” böyledir. Bizim Koğuş, Kesmeli Bunları, Çalış Osman Çiftlik Senin, Radarın Anahtarı diğer önemli eserleridir.
Bireyin İç Dünyasını Esas Alan Eserler:
Toplumcu gerçekçilerden farklı olarak insan gerçekliğini toplumsal yönüyle değil; psikolojik yönüyle anlatma gayreti içine girmişlerdir. Olaylardan ve insanlardan hareketle bireyin iç dünyasını anlatmışlardır. Toplumda bireyin yabancılaşmasını anlatırken bunun sosyo-ekonomik yönünden çok bireyin ruh durumunu analiz etmeye çalışmışlardır. Psikolojik roman ve öyküde yazarın dikkati, bireyin iç dönüşümlerine ve manevi olarak yeniden doğuşuna yönelmiştir. Bu yüzden olay örgüsüne bağlı merak unsuru ikinci planda kalmış bireyin ruh hali ve iç çatışmaları gerçekçi psikolojik tasvirlerle verilmiştir.
Bu gruptaki yazarlar eserlerinde özellikle iç konuşma, bilinç akımı gibi teknikleri kullanırlar.
Başlıca temsilcileri: Abdulhak Şinasi Hisar, Ahmet Hamdi Tanpınar, Peyami Safa, Mustafa Kutlu, Tarık Buğra, Samiha Ayverdi...
Abdülhak Şinasi Hisar’ın “Fehim Bey ve Biz” adlı romanı hem kişisel hem toplumsal nedenlerden dolayı gerçekle ilişkisi hastalıklı hale gelen bunalımlı bireyi anlatan bir eserdir.
Peyami Safa: Dar ve kapalı mekanlarda az sayıda kahraman ve basit olay örgüsü ile kurduğu başarılı psikolojik romanlarıyla tanınmıştır. Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Matmazel Noralya’nın Koltuğu, Yalnızız, Bir Tereddüdün Romanı adlı eserleri bu grupta sayılabilir.
Ahmet Hamdi Tanpınar: Yazarın olay ve karakter romanı olmaktan çok karmaşık ruh durumlarını tasvir eden “Huzur” adlı eseri , yer yer özel yaşamına ait izler taşıması, İstanbul’un doğal ve tarihi zenginliğini yansıtması açısından önemlidir. Mümtaz ve Nuran arasındaki ilişki psikolojik yönüyle anlatılır. “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” adlı eser ise psikolojik niteliklerinin yanı sıra Türk modernleşmesine getirdiği ironik eleştirisiyle Türk romanının kilometre taşlarındandır. Diğer eserleri:
Mahur Beste, Sahnenin Dışındakiler(roman), Abdullah Efendi’nin Rüyaları(öykü)
Tarık Buğra: 1950 sonrasının önde gelen yazarlarından olan Tarık Buğra’nın “İbiş’in Rüyası” adlı romanı bir sanatçının iç dünyasını anlatması bakımından önemlidir. Bir Milli Mücadele romanı olan “Küçük Ağa” da roman kahramanının psikolojik değişim süreci, sağlam bir kurgu ve başarılı bir anlatımla verilmiştir. “Osmancık” ta Osmanlı’nın kuruluş devrini anlatmıştır. Öykülerinde aşk ve aile hayatı gibi bireysel konuları işlemiştir.
Hikayeleri: Oğlumuz, Yarın Diye Bir Şey Yoktur, İki Uyku Arasında
Mustafa Kutlu: Son otuz yılın en önemli öykü yazarlarından olan M. Kutlu, hikayedeki yeni biçim ve üslup denemeleriyle dikkat çekmiştir. “Uzun hikaye” tarzını geliştiren yazar eserlerinde insanın derinliğine yönelmiş; rüya ile gerçek arasında geçmişi arayan, zamanı ve eşyayı sorgulayan bir bireyi anlatmıştır. Canlı diyaloglar, iç konuşmalar, yerel sözcükler ve geleneksel anlatı unsurları yazarın üslubunu ilgi çekici hale getirmiştir.
Eserleri: Ortadaki Adam, Yoksulluk İçimizde, Hüzün ve Tesadüf, Beyhude Ömrüm, Mavi Kuş, Ya Tahammül Ya Sefer, Kapıları Açmak . (***)
Samiha Ayverdi: Eserlerinde özellikle geçmiş- şimdi çatışması, Batılılaşma ile birlikte meydana gelen değişimin aileyi olumsuz etkilemesi bireyin iç dünyasından hareketle verilir. İnsanı anlatırken özellikle onun yücelerek ilahi aşka yönelmesi ve insan-ı kamil olması üzerinde durulur.
Eserleri: İbrahim Efendi Konağı, Aşk Bu İmiş, Son Menzil, Mesihpaşa İmamı …
Modernizmi Esas Alan Eserler
Modernizm, geleneksel olanı yeni olana tabi kılma tavrı, yerleşik ve alışılmış olanı yeni ortaya çıkana uydurma eğilimi olarak tanımlanabilir. Modernizmle birlikte özellikle gerçeklerin göründükleri gibi olmadığı, yerleşik kurallara ve toplumun bayağılığına isyan düşüncesi ağırlık kazanmıştır.
Modernizmi esas alan eserlerde geleneksel anlatım ve yapı reddedilmiştir. Alegorik anlatıma önem verilmiş; duygu, düşünce ve davranışlarıyla insanın karmaşık bir varlık olduğu kabul edilmiştir. Bireyin hayatının huzursuzluk üzerine kurulduğu düşünülmüş, kişinin bunalımlarına ve toplumla çatışmalarına yer verilmiştir. Ayrıca roman ve hikayelerde çağrışıma çok yer verilmiş, şiirsel bir anlatım benimsenmiştir.
Modernist yazarların temsilciliğini F. Kafka, A. Camus, J. P. Sartre’ın yaptığı varoluşçuluktan etkilendikleri görülür. Bu akım bireyin kendi özünü bulması gerektiğini, hür olmanın son derece önemli olduğunu, kişinin geleceğini kendisinin verdiği kararların oluşturduğunu ve bu yüzden bireyin kendini sorgulaması gerektiğini savunur. Burjuva toplumuna karşı isyancı yaklaşımı destekleyen varoluşçuluk, eserlerde özellikle küçük burjuva aydınının ruhsal bunalımlarının işlenmesine neden olmuştur. Modernist edebiyat bu yüzden “bunalım edebiyatı” olarak da adlandırılmıştır.
Sait Faik, Oğuz Atay, Orhan Pamuk, Haldun Taner, Yusuf Atılgan, Bilge Karasu, Nezihe Meriç, Attila İlhan, Adalet Ağaoğlu, Ferit Edgü, Rasim Özdenören, Füruzan,.
Sait Faik Abasıyanık: İlk hikaye kitabı “Semaver”den sonra 1948’den sonraki eserlerinde bireye ve onun iç dünyasına eğilmiştir. Özellikle “Alemdağda Var Bir Yılan” adlı eseri gerçeküstücü özellikler taşıyan öykü kitaplarından biridir. Eserlerinde küçük ve sıradan insanların yaşamını, ada ve deniz insanlarını, tabiat güzelliklerini anlatmıştır. Konu ve olaydan çok yaşanan anları aktarmaya önem verir.
Diğer eserleri: Sarnıç, Son Kuşlar, Mahalle Kahvesi, Havada Bulut.
Çehov tarzı öykücülüyle Sait Faik’in yanında Memduh Şevket Esendal’ı da unutmamak gerekir.(Ayaşlı ve Kiracıları, Mendil Altında, Vassaf Bey, Otlakçı)
Oğuz Atay: İlk romanı "Tutunamayanlar"da küçük burjuva dünyasına ironiyle yaklaştı. Kitapta olaylar, küçük burjuva dünyasının değerlerinden ölümüne nefret eden bir gencin, kendisini öldürmesiyle noktalanır. Bu eserinde yenilikçi ve çağdaş Batı romanının bazı tekniklerinden ustaca yararlandı. İç konuşma, bilinç akışı, düşler ve değişik söylemlerden oluşan metinler düzleminde karmaşık bir gerçeklik kurdu. Romanın içinde dağılmış ayrıntı, gözlem ve çağrışımlar, bütüne egemen olan bilinçli bir kurgunun öğeleridir. Öykü kitapları “Tehlikeli Oyunlar” ve "Korkuyu Beklerken"de de psikolojik çözümlemelere ağırlık verdi. “Bir Bilim Adamının Romanı” adlı eserinde ise Prof. Dr. Mustafa İnan’ın hayatını anlattı.
Orhan Pamuk: İlk romanı Cevdet Bey ve Oğulları ‘nda Orhan Pamuk Nişantaşı'nda yaşayan bir ailenin üç kuşak boyunca yaşadıklarını bir tarihsel kurgu içerisinde ele aldı. Tüccar Cevdet Bey'den başlayarak torunlarına uzanan üç kuşağın yaşadıkları, batılılaşma gayretleri, İstanbul yaşamı... Nişantaşı'nın burjuvadan bir ailesinin düşünceleri, yaşam biçimi romanda değerlendirilmiştir.
Yazarın ikinci kitabı Sessiz Ev ismini taşıyor. Sessiz Ev dikkatli okunduğunda Cevdet Bey ve Oğulları romanının bir devamı olarak görülebilir. Kitaptaki olayların akışı Cevdet Bey ve Oğulları ile örtüşmektedir. Yine bir postmodern toplum yapısı çizen Pamuk bu kitabında da bir ailenin yaşamını ve düşüncelerini kendine özgü melankolik üslubuyla anlattı.
Pamuk'un tarihi romancılığa ve Benim Adım Kırmızı kitabına adımı sayılan ilk tarihi romanı Beyaz Kale ile geniş bir okuyucu kitlesine ulaştı. Osmanlı döneminde geçen kitapta 17. yüzyılda esir alınan bir Venedikli ile bir Osmanlı asilzadesinin arasındaki ilişkiler çok iyi bir kurgu ile anlatılır. Roman Türkiye'de olduğu gibi Avrupa'da da Pamuk romancılığının duyulmasını sağladı. Kitap taşıdığı tarihsel ve bilimsel incelemeleri ile de önemli bir adım atmıştır Orhan Pamuk'un romancılığında.
Ve yazarın en önemli ve ünlü kitabı kabul edilen Kara Kitap. Kitabın gerek kurgusu gerekse konu anlatımı Orhan Pamuk romancılığında yeni bir boyut açtı. Postmodern romancılığı tarihsel romancılıkla kaynaştırmaya çalışan Pamuk kitabında İstanbul'a yer verdi yine. Şehirde yaşanan olayları kendi olay örgüsüyle dile getiren Pamuk’un bu romanı üzerine inceleme kitapları da yazıldı.
Orhan Pamuk'un en çok popüler olan ve onu en tanınmış yazarlar kategorisine sokan kitabı şüphe yok ki 1995 yılında basımı yapılan Yeni Hayat'tır.
Yazarın 1998 yılında çıkan kitabı Benim Adım Kırmızı adını taşımaktadır. Beyaz Kale gibi bir tarihi-polisiye roman özelliği taşıyan roman büyük ses getirdi. Kitabın kurgusu ve kahramanlarının yaşadığı olayları anlatımdaki başarı Orhan Pamuk’un kitapları arasında ayrı bir yer kazandı. Yazar kitabında Osmanlı Hat sanatının inceliklerine de yer verdi.
Orhan Pamuk’un Kar isimli kitabı 2002 yılında yayınlandı. Bu romanında Pamuk İstanbul dışına adım attı ve kitabında Doğu illerine yer verdi. Kar kitabı, Pamuk’un politik bir romanı olarak tanımlanmaktadır. Pamuk’un diğer kitabı ise bir anı kitap özelliğini taşıyor. İstanbul (Hatıralar ve Şehir) kitabı ile Pamuk İstanbul’u ve çocukluğunda yaşadıklarını akıcı bir dille anlattı.
2006 yılında Nobel Edebiyat Ödülünü aldı. Son kitabı ise “Masumiyet Müzesi” adını taşır.
Yusuf Atılgan bir yalnızlığın bunalımlarını anlattığı “Anayurt Oteli” adlı eseri de Tutunamayanlar romanına teknik özellikleri yönüyle benzer. sağlık
1980’den sonra eser veren birçok yazar eserlerinde modernizmin etkisiyle yeni teknikleri kullanmışlardır.”Bir Düğün Gecesi” adlı romanıyla Adalet Ağaoğlu’nu, fantastik bir özellik taşıyan “Kılavuz” adlı romanıyla Bilge Karasu’yu, dedektif romanının bir çeşit parodisi olan “Bir Cinayet Romanı” adlı eseriyle Pınar Kür’ü, “Alagün Çocukları” adlı romanıyla Nezihe Meriç’i, “Parasız Yatılı” adlı öykü kitabıyla Füruzan’ı sayabiliriz.
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni
Reyhan DİNÇ
Roman ve Hikaye ya da Servet-i Fünun Döneminde Roman ve Hikaye Sayfasına Dön