TYT Türkçe Deneme Çözümü – 2
1. Bu parçada; sözü edilen kişinin usta yazarların yapıtlarını incelediği, bir güzellik arayışında olduğu anlatılmaktadır.Bizden istenen, parçadaki “ben kendimi arıyormuşum” sözü ile ne anlatıldığıdır. Cevap, bu sözle sınırlı olmalıdır. İnsanın kendini araması; kendi olmak istemesi, başkasını taklit etmemesidir. Bu ise o kişinin özgün olmayı istediğini, o yolda ilerlediğini gösterir.
Cevap: E
2. “var olanı görüntülemeye çalışmak” sözü, yazarın betimleme yaparken gerçekliği değiştirmeden, olduğu gibi yansıttığını anlatmaktadır.
Cevap: C
3. “Bilgi yığışımı gibi duran, mekanik, ruhsuz şiirler”i yazanların eleştirildiği bu parçada şairlerinin bile duygusal dünyalarında en küçük bir değişiklik yapamayan şiirlerin okurun duygu dünyasını derinden etkilemesinin söz konusu olamayacağı anlatılmak istenmektedir. O halde bir şiirde bulunması gereken özellik, okurun duygu ormanındaki dalları silkeleyebilmesi yani onun duygu dünyasını derinden etkilemesidir.
Cevap: E
4. E seçeneğinde “öykücülere yönelik olumlu görüş”ten söz edilmektedir. Oysa, cümlede değerlendirilen ve olumlanan şairlerdir.
Cevap: E
5. “Aşk temasına değinen hiçbir metin yoktur ki yazarının özel yaşamından izler taşımasın.” cümlesi ile “Aşk temasına değinen her metinde yazarının özel yaşamından izler bulmak mümkündür.” cümlesinde, aynı düşünce olumlu (her metinde-izler bulmak mümkündür) ve olumsuz ifadelerle (hiçbir metin yoktur ki- izler taşımasın) yinelenmiştir.
Cevap: D
6. Verilen cümlede “Şairlerin yaşı birdir.” denirken yaşça büyük olmanın şiirde bir üstünlük sayılamayacağı anlatılmak isteniyor. Şair gerçekten yetenekliyse yaşının küçük olması, onu yaşça büyük şairler karşısında çırak durumuna düşürmez. Gerçek şair, kimseden kendini onaylamasını beklemez. Öyleyse genç şairin usta bellediği yaşlı şairlere şiirlerini göstermesi de doğru olmayacaktır.
Cevap: B
7. Bu cümleye göre sanatçıyla zanaatkar arasında temel fark, sanatçının yaratıcılığı sayesinde ulaştığı özgünlüğüdür. Özgünlük, başkalarına benzememek, kendine özgü olmak demektir.
Cevap: E
8. B seçeneğinde amaç belirtilmiştir. Bu cümleyi kuran kişi,felsefeyle sanatı uzlaştırmayı amaçlamaktadır.
Cevap: B
9. I. cümledeki “doldurduğu sayfalarla değil; sustuğu yahut kıyıp çıkardığı sayfalarla” sözü ile III. cümledeki “özlü anlatım” sözü az sözle çok şey anlatmayı vurgulamaktadır.Dolayısıyla bu iki cümle anlamca birbirine en yakındır.
Cevap: B
11. A seçeneğinde “kupür” biçiminde yazılması gereken sözcük “kupür” biçiminde yazılmıştır.
Cevap: A
12. “Evden kadın sesleri duyuluyor” cümlesi ünlem cümlesi değildir. Bu nedenle bu cümlenin sonuna ünlem işareti değil nokta getirilmelidir.
Cevap: D
14. Soru kökünde verilen açıklamaya göre “-ca, -cak, -cık, -msı, -mtırak” eklerinden birini alan sözcükte hem küçültme anlamının olması hem de bu sözcüğün sıfat görevinde kullanılması gerekmektedir. B (kitapçık), C (gölcük), D(heykelcik) ve E seçeneklerinde (azıcık), küçültme ekini almış sözcükler sıfat görevinde kullanılmamıştır. A’daki “büyücek” sözcüğü, hem küçültme anlamı taşıyan hem de sıfat görevinde kullanılan bir sözcüktür.
Cevap: A
17. “Neyi, kimi” sorularına yanıt veren, yani nesne alan eylemler çatıca geçişlidir. I. cümlenin yüklemi “süzüyordum” ile IV. cümlenin yüklemi “giymişti” nesne alır, yani çatıca geçişlidir.
Cevap: C
19. Bu parçadaki II, III, IV ve V. cümleler yapı bakımından birleşiktir. Çünkü bu cümlelerde yüklem görevinde kullanılan sözcüklerin dışında yan cümlecik oluşturan fiilimsiler de kullanılmıştır.
Parçanın I. cümlesinde birden çok yüklem kullanıldığından ve bu yüklemler bağlaçla birbirine bağlandığından bu cümle bağlı bir cümledir.
Cevap: A
20. III. cümledeki yüklem cümlenin sonunda olmadığı için bu cümle devrik bir cümledir. Bu yüzden III. cümledeki bilgi yanlıştır.
Cevap: C
21. A seçeneğindeki cümle öznesi ortak bir sıralı cümledir.Bu sıralı cümlenin iki yüklemi vardır: “şikayet etmez ve özen gösterirdi.” Bu yüklemlere ne zaman sorusunu sorduğumuzda “hiçbir zaman” cevabını alırız. Bu cevap “şikayet etmez” yüklemi için uygundur ancak “özen gösterirdi” yüklemi için uygun değildir. “Hiçbir zaman özen gösterirdi.” diye bir ifade olmaz. Bu nedenle virgülden sonra “her zaman” sözü getirilmelidir. A’da öge eksikliğinden kaynaklanan anlatım bozukluğu vardır.
B seçeneğinde, “katı” sözcüğündeki tamlanan eki gereksiz kullanılmıştır çünkü kendisinden önce bir tamlayan yoktur. Cümlenin doğrusu “Bugünlerde altın dört beş kat değer kazandı.” biçiminde olmalıdır.
D seçeneğinde “can kaybı yaşandı” sözünde “yaşandı” sözcüğü yanlış kullanılmıştır. Doğrusu “can kaybı oldu” biçimindedir.
E seçeneğinde nesne eksikliğinden kaynaklanan bir anlatım bozukluğu vardır. “Ancak” sözcüğünden sonra nesne getirilmedir. Cümle, “Yeni yapılan yol, bayramda trafiğe açılacak ancak yolu tır ve kamyonlar kullanamayacak.” şeklinde düzeltilebilir.
C seçeneğinde anlatım bozukluğu yoktur.
Cevap: C
22. V. cümlede ilgeç tümleci olmaması, anlatım bozukluğuna neden olmuştur. Cümle “Artık birbirimizi ne görüyor ne de birbirimizle konuşuyorduk.” biçiminde kurulmalıdır.
Cevap: E
23. Bu cümlede bir sözcüğün yanlış anlamda kullanılmasından kaynaklanan bir anlatım bozukluğu vardır. Alım veya satımda bir şeyin para karşılığındaki değerine “fiyat” denir. Fiyat, pahalı ya da ucuz olmaz; pahalı ya da ucuz olan, ticari ürünün kendisidir. Bu cümledeki anlatım bozukluğu iki şekilde düzeltilebilir:
1. Fiyatlar çok düşük olduğu için konut satışlarında belirgin bir artış yaşanıyor.
2. Konutlar çok ucuz olduğu için konut satışlarında belirgin bir artış yaşanıyor.
Cevap: C
24. Bu cümledeki “buyurup” sözcüğü gereksiz kullanılmıştır.Çünkü bu sözcükle “emirler vermesi” sözü aynı anlamdadır.
Cevap: B
25. Öğretici metinlerde, bilgi verme amacı ön plana çıkar. Bu nedenle bu metinlerde dil daha çok göndergesel işlevde kullanılır.
Cevap: E
26. Epiharmus’tan alıntı yapılarak düşünce pekiştirilmiştir. Parçadaki cümlelerin çoğu kesinlik bildirmektedir. “Kimileri yürüme engelli, kimileri görme ya da işitme engellidir. Bazıları vardır ki onlar düşünme engellidir.” cümleleri, “farklı niteliklerdeki insanlardan söz edildiğini göstermektedir. “her şeyi düzene sokan, başa geçip yöneten düşüncedir. Geride kalan her şey kör, sağır ve cansızdır.” yargılarında kişileştirme yapılmıştır. Örneklemelerden yararlanamamıştır.
Cevap: D
27. Bu parçada “ağır ağır”, “ince ince” ikilemeleri yer almaktadır (A). “Caddeler, sokaklar, evler” insana özgü nitelikler taşımaktadır (B). Görme, işitme, dokunma duyularına seslenilmiştir (D). Parçadaki yüklemler genelde birinci kişiye göre çekimlendiğinden parça birinci kişili anlatımla oluşturulmuştur (E). Parçanın anlatımında tanımlardan yararlanılmamıştır.
Cevap: C
28. Bu parçanın I, II, IV ve V. cümlelerinde eleştiri kültürüyle demokratik sistemler ve toplumlar arasındaki ilişki üzerinde durulmuştur. III. cümlede ise “Bir kişi, eleştiriyi, kendisi başkalarına yapınca iyi; başkaları kendisine yapınca kötü bir fiil olarak görüyor ve aile ortamında eleştirilmesine izin vermiyorsa o kişinin demokrasiyi özümsediğinden söz edilemez.” denerek metnin bağlamının dışına çıkılmış, aile içi demokrasinin gerekliliği üzerinde durulmuştur.
Cevap: C
29. Paragrafta, III. cümleye kadar genel olarak hikayeci ve romancılardan söz edilirken III. cümleden itibaren Ömer Seyfettin’in hikayeciliği üzerinde durulmuştur. Bu nedenle III. cümleden itibaren ikinci bir paragraf oluşturulmalıdır.
Cevap: C
30. Bu parçada boş bırakılan yere “Her seçki, seçilenden çok seçeni gösterir.” cümlesi getirilmelidir: “Her seçki, seçilenden çok seçeni gösterir. Seçenin zevkini, eğilimini, şiirden neyi anlayıp neyi anlamadığını (gösterir).
Cevap: D
31. Parçada yazar; kendini aydın sanan kişilerin böbürlenmelerinden, kendilerini başkalarından üstün görebilmek için okumalarından yakınmaktadır. “Oysa” kelimesinden sonra aykırı bir yargı gelmelidir. Tabii bu yargı, parçada sözü edilen kesimle ilgili olmalıdır. Bu durumda parça, “gerçek aydınlar; ulusun içine karışabilen, halk için çalışan kimselerdir” yargısıyla tamamlanabilir.
Cevap: C
32. Parçanın bütününde fırkanın güncel konuları işleyen bir tür olduğu anlatılmaktadır. Bu nedenle parçanın başına “Fıkranın en önemli özelliği güncel olmak zorunda oluşudur.” cümlesi getirilmelidir.
Cevap: A
33. Parçada eserler eleştirilirken yaşamı yansıtmasının ölçüt olarak kullanılmasının yanlış olduğu anlatılmaktadır. Parçaya göre edebî eser yaşananları değiştirerek yansıtır.
Cevap: D
34. “Bir sanatçıyı geleceğe taşıyan; düşündüklerinin doğruluğu, derinliği değil; söyleyişinin güzelliğidir.” yargısı, bir sanatçının eserlerini kalıcı kılan özelliğin, “anlatım güzelliği” olduğunu göstermektedir.
Cevap: E
35. Bu parçanın yazarıyla ilgili olarak Sait Faik’le özdeşleştiği söylenebilir: “O, benim ruh ikizimdir. Edebiyata ve ha¬yata bakışım, onunla aynıdır. Ben İstanbul’u, Beyoğlu’nu, Adaları onunla aynı pencereden görür, aynı hayal ve düşüncelerle yaşarım.”
Cevap: E
36. Parçada, bilim, sanat, düşünce alanlarında gelişmek, ilerleyebilmek için geçmişi iyi bilmek, kendi ulusunu tanımak ve geçmişiyle uzlaşmak gerektiği anlatılmıştır.
A seçeneğinde ileri ulusların bilim ve sanat alanında başarılı uluslar olduğu söylenmiştir. Ancak parçada böyle bir yargıya yer verilmemiştir.
Cevap: A
38. Parçanın birinci cümlesinde bu metinlerin edebî nitelik taşıdığı, ikinci cümlesinde sanatsal üslup taşıdığı, üçüncü cümlesinde hayal gücüyle oluşturulduğu, dördüncü cümlesinde ise okurda güzellik duygusu uyandırdığı dile getirilmiştir. Bu parçada sözü edilen eserlerin tarihin bilinmezlerine ışık tuttuğundan söz edilmemiştir.
Cevap: D
39. A, B, C ve D seçeneklerinde şiirsel ve yoğun bir anlatım vardır. E seçeneğinde kelimeler gerçek anlamlarında kullanılmış, şiirsel ve yoğun bir anlatıma başvurulmamıştır.
Cevap: E
40. Bir parçanın bütününde “Türk şiirinde kullanılan ölçülerin neler olduğundan ve bu ölçülerin temel özelliklerinden“den söz edilmiştir. O halde bu parçanın konusu “Türk şiirinde kullanılan ölçüler‘dir.
Cevap: E
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.