TYT Türkçe Deneme Çözümlü – 3
1. Tepe bile olamayan, bu konuda en küçük umut vermeyen bir şair adayının sıradağlar gibi görünme eğilimi hangi okura, ne ölçüde etki edebilir? Aşksızın, Kerem; korkağın, cesur olma hâli olamaz şiir. Yaldızlı ama içi boş dizeler toplamı da değildir şiir. Şairine özgü anlatım olanaklarını hissettiren, şairinin ısısını aktaran, rengini gösteren, kokusunu duyuran şiirdir esas olan. Yaşamla kan bağını estetik duyarlıkla harmanlayan metindir şiir.
Bu parçada geçen “yaldızlı ama içi boş” sözüyle anlatılmak istenen nedir?
A) Şairine özgü üslup özelliklerini yeterince hissettirmeyen
B) Gerçek yaşamla ilgili temaları alışılmış bağdaştırmalarla dile getiren
C) Süslü bir anlatımla oluşturulmasına karşın anlam bakımından herhangi bir değer ifade etmeyen
D) Sanatlı söyleyişlere çok yer vermesine rağmen bu söyleyişlerde özgünlüğü yakalayamayan
E) Yaratıcısının içsel niteliklerini, coşku, heyecan ve hüzünlerini yansıtamayan
2. “Şair sayısınca söyleyiş var.” diyebilmek güzel şeydir. Kişilik sahibi şairlerin varlığını gösterir. Her şair kendine özgü bir söyleyiş arasa, kalıplaşmış şekilleri tekrarlamayı bir yana bıraksa şiir daha da güçlenir.
Bu cümledeki altı çizili sözlerin yerine, aşağıdakilerin hangisinde verilenler sırasıyla getirilirse cümlenin anlamı değişmez?
A) farklı – güncel konuları
B) öz güvenli – bilinen şekilleri
C) eski şekilleri – özgün
D) özgün – yenilikten uzak biçimleri
E) kendini beğenmiş – basmakalıp kelimeleri
3. (I) Bir dizi halinde Kâzım Karabekir’in hatıralarını yayımlamaya başlayan Yapı Kredi Yayınları, iki ciltlik “İstiklâl Harbimiz”den sonra diziye “Edime Hatıraları” da ekledi. (II) Ziver Öktem tarafından titizlikle hazırlanan bu kitapta, Kâzım Karabekir’in Balkan Savaşı sırasında Onuncu Fırka’nın kurmay başkanlığını yaptığı yıllara ait hatıraları yer alıyor. (III) Kâzım Karabekir’in Milli Mücadele’yi anlatan “İstiklal Harbimiz” adlı kitabı ilk yayımlandığında büyük tepki çekmiş, yıllarca kitapçılarda sadece kısaltılmış baskıları bulunabilmişti. (IV) Geçen yıl kitabı tam metin olarak yayımlayan Yapı Kredi Yayınları, Kâzım Karabekir’in yıllardır saklı kalmış günlüklerini de Osmanlıca orijinallerinden günümüz Türkçesine aktararak çok yakında okuyucularla buluşturacak. (V) Bu kitabın da epey ilgi çekmesi ve tartışma yaratması bekleniyor.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde tahmin anlamı vardır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
4. I. Bir şiirin kalıcılık niteliğini kazanması, hem ses hem de anlam bakımından etkileyici öğeler taşımasına bağlıdır.
II. Bir şiirin gelecek kuşaklarca da bilinir ve sevilir olmasında etkili olan birçok önemli öge vardır.
III. Önce her dönemde beğenilen şiirlerin ortak özelliklerini belirlemek, sonra da bu özelliklere sahip şiirler yazmak gerekir.
IV. Şiirde ses kadar anlamın da etkili olduğunu düşünmek, özgün imgelerin ancak belli bir birikim sonucunda oluşturulacağını bilmek gerekir.
V. Bir şiirin edebiyat dünyasında uzun soluklu olması, ne sadece ses ne de sadece anlam bakımından etkileyici öğeler taşımasıyla açıklanabilir.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır?
A) I. ve II. B) I. ve V. C) II. ve III. D) III. ve IV. E) IV. ve V.
5. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “eleştiri” söz konusu değildir?
A) O da öteki ozanların konularını alıyor, onların uydukları kalıplara uyuyor, onların söylediklerini söylüyor.
B) Şiirlerinin özünde bir yenilik, gerçek bir yenilik bulunmuyor.
C) Yazar bu yapıtında ileriyi, geleceği düşünüyor; geleceği kendine göre kurmak için eskiyi yeriyor.
D) Konusunu tarihten alan şiirlerini ahenk unsurlarıyla, imgelerle besleyememesi şiirlerinin çekiciliğini yok ediyor.
E) Bugüne kadar hiç yayımlanmamış birçok şiiri var ancak bunları yayımlamayı henüz düşünmüyor.
6. (I) Yazar, hikâyeciliğimizin özgünlük çizgisine ulaşmış adlarından biri. (II) Kendinden sonraki kuşakları etkileyen bir rüzgâr yaratmamış olabilir, önemli değil. (III) Eserlerinde, fiziksel farklılığından doğan iç fırtınalarını yansıtıyor olması kimilerince eleştirilmiştir. (IV) Bu türden eleştiriler, yazarı hikâye yazmaktan alıkoymadı. (V) Toplumsal sorunları yansıtan kısa hikayeler yazdı.
Bir yazarın anlatıldığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede kendine özgü nitelik taşıyan bir yazar olduğu söylenmiştir.
B) II. cümlede kendinden sonraki yazarlara örnek olduğu belirtilmiştir.
C) III. cümlede fiziksel farklılığının eserlerine yansıdığı belirtilmiştir.
D) IV. cümlede öykü yazmaktaki kararlılığından söz edilmiştir.
E) V. cümlede öykülerinin konularından söz edilmiştir.
7. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde aynı düşünce değişik sözlerle yinelenmiştir?
A) Dil, kültürün taşıyıcısıdır; kültür, dil aracılığı ile kuşaktan kuşağa ulaşır.
B) Her yazınsal tür, kendi içinde bir disiplin ister; başarı bu disiplinle gelir.
C) Eserde modern insanın toplumdan kopuşu, bunalımları, çaresizliği konu edilmektedir.
D) Yaşanılan günü renklendiren anılar, bir başka mutluluk verir insana.
E) Sanat yapıtı, değişenin içinde değişmeyeni yakalar; bu çağrışıma açık bir değişmeyendir.
8. — İsmi de Mösyö Madlen değilmiş.
— Sahi mi ()
— Tuhaf bir adı var () Adı, Bejan yahut Bujen gibi bir şey ama ()
— Deme yahu ()
— Hastanede yatıyor () Şimdilik buradaki hastanede yatacak, sonra başka bir yere gönderilecekmiş.
Bu parçada ayraçlarla () gösterilen yerlere aşağıdakileri hangisinde verilen noktalama işaretleri sırasıyla getirilmelidir?
A) (?) (;) (.) (!) (.)
B) (!) (,) (!) (…) (.)
C) (?) (;) (…) (.) (.)
D) (?) (.) (…) (!) (.)
E) (!) (.) (.) (!) (.)
9. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde noktalama yanlışı yapılmıştır?
A) Hikmet, gecekondu semtine neden geldiğini bilmiyordu.
B) Orada dolaşırken kişiliğini arıyor, geçmişini sorguluyordu.
C) Her şey başka türlü olabilirdi, olayı olduğu gibi mi anlatmalıydı?
D) Olay; Hikmet’in gecekondu semtine gelmesiyle başladı.
E) Hikmet, hepsini karaladı ve olayları değişik açıdan yorumlayan bir oyun yazdı.
10. Aşağıdakilerin hangisinde yazım yanlışı yoktur?
A) Eksoz dumanlarının yol açtığı sağlık sorunları görmezden gelinemez.
B) Şöförün dikkati sayesinde büyük bir kazadan kıl payı kurtulduk.
C) Hiç kimse toplumu düşünmüyor, herkez kendi çıkarını düşünüyor.
D) Üretim ve tüketim alanında kooperatifçilik çalışmaları, eskisi kadar önemsenmiyor.
E) Binanın çökmesinden sorumlu tutulan kişiler göz altına alındı.
11. Aşağıdaki cümlelerden hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A) Hiç kimsenin sesi çıkmıyordu.
B) Benden bir şey isteyeceğini anladım.
C) Gençler, biraz uzakda duruyorlardı
D) Karların içinde düşe kalka ilerliyorduk.
E) Sen de bizimle gelmek istersin diye düşündüm.
12. Kitabın konuğu olan on iki yazar, bu kitap için özel olarak yazdıkları denemelerde kendilerini büyüten hikâyeleri anlatıyor.
Bu cümle ile ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) Ünlü daralmasına uğramış sözcük vardır.
B) “Konuğu” sözcüğü hem yapım hem çekim eki almıştır.
C) İlgeç kullanılmıştır.
D) İşaret sıfatı kullanılmıştır.
E) “Büyüten” sözcüğü sıfat-fiildir.
13. Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç
Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç
Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile
Avunmak istemeyiz böyle bir teselliyle
Bu dörtlükte aşağıdakilerden hangisine örnek yoktur?
A) Zarf-fiil grubu B) İsim tamlaması C) Birleşik fiil D) Ünlem grubu E) isim-fiil grubu
14. Yirmi yıl önce terk etmişti bu şehri.
Bu cümlenin yüklemiyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) Birleşik zamanlı bir eylemdir.
B) Kurallı birleşik eylemdir.
C) Geçişli bir eylemdir.
D) Üçüncü teklik kişiye göre çekimlenmiştir.
E) Etken bir eylemdir.
15. (I) Zeytin ağaçları arasında kıvrılarak giden yolda yürüyerek köye yaklaşırken koyunlarını otlatan çobanı gördük. (II) Gün yavaş yavaş ağarıyordu. (III) Hava kızıl bir renge bürünmüştü. (IV) İyice yaklaştığımızda köyün Ulubat Gölü içine doğru uzanmış bir kum saati görünümünde olduğunu fark ettik.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangi ikisinin öğeleri aynıdır?
A) I. ve II. B) I. ve IV. C) II. ve III. D) I. ve III. E) III. ve IV.
16. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde öğelere ayırmada bir yanlışlık yapılmıştır?
A) Uçsuz bucaksız Moğol toprakları / yaşamlarını hiçbir yere bağımlı kalmadan geçiren bu insanlara / geçici yurtlar / sağlıyordu.
B) Katlanabilen ahşap iskeletleri sayesinde kısa sürede kurulabilen çadırlar / her yaz ve kış hiç yorulmadan göçen bu insanların kutsal yurtlarıydı.
C) Üzeri keçe ve bezle örtülen bu yuvarlak çadırların taşınması ve kurulması / kolaydı.
D) Ekim sonu geldiğinde / yüzlerce aile / inek, koyun ve keçi sürülerini önlerine katarak / 3000 metrelik dağları / aşardı.
E) Hayvanlarını beslemek için / yılda en az iki kez göç etmek zorunda kalan Moğolların bu yaşam tarzı / onların toplumsal kişiliklerini belirleyen en önemli unsurdu.
17. (I) ‘Türkçeyi en iyi kullanan yazar” olarak bilinen Refik Halit Karay, hikâye türünün önemli temsilcilerindendir. (II) “Memleket Hikâyeleri” ile edebiyatımızda Anadolu’nun sesini ve soluğunu yansıtmış, bir çığır açmıştır. (III) Diğer yazı ve romanlarında kendine özgü bir tarz geliştirmiştir. (IV) 20. yüzyıl Türk edebiyatına damgasını vurmuş bir sanatçıdır. (V) O; sürgünlerle ve muhalefetle geçen ömrünü kalemine, edebiyata, adamıştır.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümle özne ve yüklemden oluşmaktadır.
B) II. cümle bağımlı sıralı bir cümledir.
C) III. cümle basit yapılıdır.
D) IV. cümlenin yüklemi ek fiil almış bir sıfat tamlamasıdır.
E) V. cümlede ara söz, zarf tümleci görevindedir.
18. (I) Sabah uyandığımızda kendimizi bembeyaz bir cennette bulduk. (II) Dev sedir ağaçlarıyla kaplı dağlar karbeyazına bürünmüştü. (III) Kar, dizlerimize kadar ulaşıyordu. (IV) Bütün gün yol aldık ormanın içindeki dar patikalarda. (V) Yol boyunca kâh domuz, kâh kurt, kâh vaşak izlerine rastladık.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi yapısı bakımından ötekilerden farklıdır?
A) l. B) II. C) III. D) IV. E) V.
19. Bir güzele gönül verdim bağlandım
Ceylan oldu çekti beni izine
Boş boşuna ateşine dağlandım
Duman bitti umut kaldı közüne
Bu dörtlükte aşağıdaki ses olaylarından hangisi vardır?
A) Ünlü daralması
B) Ünsüz sertleşmesi
C) Ünsüz düşmesi
D) Ünsüz yumuşaması
E) Ünlü düşmesi
20. Güzellik; toplumdan topluma, kişiden kişiye göre değişen bir kavramdır.
Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdakilerin hangisinden kaynaklanmaktadır?
A) Özne-yüklem uyumsuzluğundan
B) Bir sözcüğün yanlış yerde kullanılmasından
C) Bir sözcüğün yanlış anlamda kullanılmasından
D) Nesne eksikliğinden
E) Gereksiz yere ilgeç kullanılmasından
21. Pikniğe gitmek benim, hayvanat bahçesine gitmek senin fikrindi.
Bu cümledeki anlatım bozukluğu nasıl giderilebilir?
A) “benim” sözcüğü cümleden çıkarılarak
B) “fikrindi” yerine “düşüncendi” sözcüğü getirilerek
C) “pikniğe” yerine “pikniği” sözcüğü getirilerek
D) “benim”den sonra “fikrim” sözcüğü getirilerek
E) Virgül yerine “ve” bağlacı getirilerek
22. Mevsimler, sessiz gemiler gibi penceremin önünden yavaş yavaş geçip gidiyor. Aldırmaz bir şaşkınlıkla söylenmiş küçük cümlelerle dokunabiliyorum kendince akan zamana. “Aa, yaz bitmiş! Hava sertleşiyor. Köşedeki kestaneciyi gördünüz mü?” Böyle cümleciklerin içine sığdığı kısacık anlarda bir anlamsızlık rüzgârı da zihnime değiveriyor, “Niye bütün bunlar?” sorusuyla birlikte.
Bu parçanın anlatımı için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Benzetme yapılmıştır.
B) Öznel yargılara yer verilmiştir.
C) Bir varlığa insana özgü nitelik verilmiştir.
D) İkilemeye yer verilmiştir.
E) Devrik cümleye yer verilmiştir.
23. Anı ve otobiyografide, yazar, kendi yaşamını anlatır. Biyografide ise bir başka kişinin yaşamını anlatır. Anı ve otobiyografi metinlerinde anlatıcı, olayların yaşayanı, tanığı olarak metinde yeri geldikçe öznel bir tutum takınmaktan çekinmeyen yazarın kendisidir. Biyografide ise anlatıcı, kurmaca metinlerin ilâhi bakış açısına sahip anlatıcıları gibi sadece olayları anlatmakla ve bilgi vermekle yetinen üçüncü bir kişidir.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır?
A) Tanımlama B) Karşılaştırma C) Örnekleme D) Öyküleme E) Tanık gösterme
24. (I) Fatih Sultan Mehmet, döneminin üst seviyedeki şiir beğenisini ve estetiğini çok iyi bilmektedir. (II) Bununla birlikte, o zamana kadar oluşan Türkçe şiir geleneğiyle yakından ilgilidir. (III) İyi bir şair olan Fatih Sultan Mehmet’in siyasi dehasını da tüm dünya kabul etmektedir. (IV) Bugün bize kadar ulaşan şiirleri, Fatih’in bu konudaki bilgisini göstermektedir. (V) Elimizdeki şiirlerinden Fatih’in, milletinin edebiyat diline son derece yakın, onun inceliklerinden haberdar olduğunu da anlayabiliyoruz.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
25. I. Yeteneğini dağıtıyor, israf ediyordu.
II. Yalnız bir yeteneği vardı ki onu her zaman iyi idare etmeyi bildi.
III. Sihirli bir flüt çalarmışçasına kelimelerle sonuna kadar oynamasını bildi.
IV. Kelimeleri yerinde kullanma yeteneğiydi bu.
V. Çok yetenekli bir insandı ama bu yeteneği idare edecek iradeye sahip değildi.
Numaralanmış cümlelerden bir paragraf oluşturulmak istense hangisi ilk cümle olur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
26. Bizde gerçek anlamda şiir eleştirisi yoktur. Eleştirmen, duygularıyla sarılır.kaleme. Dergilerde şiirler hakkında çeşitli eleştiriler yapılmaktadır. Ama bunların çoğunda nedenlere, nasıllara yanıt verilmez; söylenenler kanıtlara dayandırılmaz. Çünkü —–
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) bu eleştiriler, sanatsal içerikten yoksundur
B) eleştiri yazıları, yeterli okur kitlesine ulaşamaz
C) şiirle ilgili eleştiri yazısı azdır
D) bu eleştiriler bir ön yargıdan yola çıkılarak yazılmıştır
E) bu yazıların edebî bir niteliği yoktur
27. Bazı eleştirmenler İkinci Yeni şiirinden söz ederken “—-” demiyorlar da “Ben İkinci Yeni şiirini anlamıyorum.” diyorlar. Onlara “Bu şiirlerde anlamadığınız ne var?” diye sorduğunuzda “Bugüne kadar karşılaşmadığımız imgeler.” cevabını veriyorlar. Bu cevap bile onların eleştirmenliğini tartışmaya açmamıza yetmez mi? Onlara kimse sormaz mı imgesiz şiir mi olur, özgün imgeler bulmak kusur mudur diye?
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Ben, şiirde imgeye yer verilmesinden yanayım.
B) Ben, şiiri sevmiyorum.
C) Ben, İkinci Yeni şairlerini anlamıyorum.
D) Ben şiirden anlamıyorum.
E) Ben, imgeyle sesin kaynaşmasından yanayım.
28. —- Şairi, yazarı içinde yaşadığı dönemin sosyal koşullarından da etkilenerek İstanbul’dan çeşitli nedenlerle bahsetmişlerdir hep. Bazısı Nedim gibi İstanbul’u bir semti ile anmış, “lale”si ile “üç çifte kayıklı” Sâdâbad eğlenceleri ile yansıtmıştır. Bazısı da Yahya Kemal gibi bir tepeden bakıp tarihle birleştirerek “aziz” görmüş, bir semtini sevmeyi bir ömre bedel saymıştır. Kısaca her sanatçı İstanbul’u kendi gönül penceresinden anlatmaya, yansıtmaya çalışmıştır.
Dil ve düşüncenin akışına göre bu parçanın başına aşağıdaki cümlelerden hangisi getirilmelidir?
A) Şair ve yazar olarak İstanbul’da yaşayıp da bu kent hakkında yazı veya şiir yazmayana pek az rastlanır
B) Bazı şairlerin şiirlerinde İstanbul, dış görünüşü ve sosyal yapısı ile ele alınmıştır
C) Yurt dışı gezileri sırasında İstanbul hasreti çeken birçok şair olmuştur
D) İstanbullu sanatçılar İstanbul’a doğdukları mahalleden baksalar da İstanbul’u bir bütün olarak görmüşlerdir
E) Kimi sanatçılar, İstanbul’a bir sosyal gözlemci gözü ile bakmıştır
29. Şairlerin düz yazı da yazmalarından yana olduğumu hep söylüyordum. İtiraf etmeliyim ki bir süredir bu düşüncemin doğruluğunu sorgular oldum. Dergilerde, bu düşüncemi çürütecek örnekler okuyorum çünkü.
Bunları söyleyen yazarın düşüncesini sorgulamasının nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Şairlerin düz yazıya şiirden daha fazla ağırlık vermesi
B) Dergilerde yayımlanan şiirlerin istediği yetkinlikte olmaması
C) Şairler tarafından dergilere gönderilen metinlerin sanat amacıyla kaleme alınması
D) Şairler tarafından dergilerde yayımlanan düz yazıların beklentilerini karşılamaması
E) Şairlerin düz yazı yazmayı kendilerine yakıştıramaması
30. Her şiirde değişik bir sesin, taze bir havanın bulunması beklenir. Bunun içindir ki şair, kendinden öncekilerin hazırladıkları kalıplara rahatça yerleşmemelidir. Kaleminden çıkan her dizeyi beğenmek, her yaptığını kusursuz bulmak yolunu tutmamalıdır. Daha iyiye ulaşmak için daha büyük sıkıntılara katlanmak, yazdığını gerekirse on kez bozup yeni baştan yazmak zahmetini göze almalıdır.
Bu parçada vurgulanan düşünce aşağıdakilerden hangisidir?
A) Her şiir, ilginç bir konuyu çarpıcı bir biçimde işlemelidir.
B) Şiir, eskinin yinelenmesi değil, yoğun çalışmalardan sonra yakalanan özgün bir sestir.
C) Şair, kendinden önceki şiirleri yok sayarak mükemmele ulaşır.
D) Sıkıntı çekmiş insanların şiirleri daha güçlüdür.
E) Kendinden öncekilerin izinden yürümek, şairi başarıya götürmez.
31. Bilimsel metinlerde amaç bilgi vermektir. Edebî metinlerde ise okurun duygu ve düşünce dünyasını zenginleştirmek amaçlanır. Örneğin, bir romanda okuduğumuz bir şeyi bire bir yaşantımıza uygulamaya çalışmayız. Bilimsel bir metnin ilettiği anlamların karşılığını çevremizde, yaşantımızda bulabiliriz. Edebî metinlerde bize iletilen anlamlar ise yaşantımızla bire bir örtüşmeyebilir.
Bu parçanın konusu aşağıdakilerden hangisidir?
A) Bilimsel metinlerin özellikleri
B) Bilimsel metinlerle edebî metinlerin farkı
C) Romanların okurda bıraktığı izler
D) Edebî metinlerin gerçeklikten uzaklaşması
E) Bilimsel metinlerin konuları
32. Ülkemizde turizmin yayla odaklı bir yapıya büründürülmesi yerine, yayla turizminin, diğer turizm çeşitlerini destekleyici bir yapıya dönüştürülmesine dönük bir politika benimsenmiştir. Bu politika çerçevesinde yayla turizmi merkezlerinin seçiminde bazı ölçütler belirlenmiştir. Bu ölçütler şunlardır: Yayla turizmi için seçilecek yerin doğal değerlere yönelik potansiyelinin zengin olması, sivil mimari karakterinin olması, kent merkezine ulaşımın kolay sağlanır olması, yöre halkının turizme yatkın olması, aktivitelerin ekonomik olarak sürdürülebilir olması.
Bu parçadan aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılabilir?
A) Türkiye’de yayla turizmini turizmin merkezine koyan bir politika benimsenmiştir.
B) Türkiye, sahip olduğu doğal güzellikler bakımından yayla turizmine en elverişli ülkedir.
C) Yayla turizmi için seçilen yerlerin şehir merkezlerine ulaşımının sağlanması için gerekli alt yapı çalışmaları tamamlanmıştır.
D) Yayla turizmi için seçilecek yerdeki mimari yapıların tarihî eser niteliği taşıması gerekmektedir.
E) Bir yerin yayla turizmi için seçilecek olmasında orada yaşayanların turizme eğilimli olması da etkili olacaktır.
33. Düz yazı, mantığın ürünü ve aracıdır. Şiir ise mantığa boş verebilir, aklı hapsetmez, salıverir. Dünyayı evreni bir şu biçimde bir bu biçimde kurmakta sakınca görmez. Ama denebilir ki görüşlerin, düşüncelerin bilim açısından düz yazı ile anlatılmasında vazgeçilmez bir zorunluluk vardır. Bu yüzden olacak, açık seçikliğe yönelen bilimin temelleri atılırken düz yazı da bulundu. Batı uygarlığı bir bakıma düz yazı uygarlığıdır.
Bu parçadan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Şiir, dünyayı istediği biçimde yeniden kurar.
B) Bilimsel çalışmaların aktarılması düz yazı ile mümkün olur.
C) Şiir, akla uygun olmak zorunda değildir.
D) Batı uygarlığı, akıl ile duygunun birleşiminden doğmuştur.
E) Düz yazı, mantığa uygunluk ve anlaşılırlık bakımından şiirden farklıdır.
34. Bedri Rahmi Eyüboğlu Batılı ustaların etkisinde kalanlardan apayrı bir kişiliğe kavuşmuş sanatçılardandır. Onun her tür sanat etkinliğinde Anadolu insanının bakışı vardır. Ne yazık ki şiirleri, titiz bir ustalığın ürünü değildir. Belki Bedri Rahmi, resimle uğraşmaktan şiire yeteri kadar emek verememiştir. Bunun için folklor öğeleri, dizelerinde halk kültürüne özenen diğer şairlerin şiirlerinde olduğu gibi yama olarak kalmıştır.
Yukarıdaki parçada Bedri Rahmi Eyüboğlu ile ilgili olarak aşağıdakilerin hangisinden söz edilmemiştir?
A) Her sanat yapıtında Anadolu insanının bakış açısını yansıtmıştır.
B) Zamanın çoğunu resme ayırdığı için şiirleri yeterli ustalığa eşirememiştir.
C) Batı’dan etkilenen sanatçılardan farklı bir yanı vardır.
D) Folklor öğelerini resimlerinde en gerçekçi yanıyla yansıtabilmiştir.
E) Şiirlerine halk bilimiyle ilgili unsurları sindirememiştir.
35. Tercümenin faydaları elbette söz götürmez. Başka ülkelerdeki insanların düşündüklerini o yolla öğreniriz. Dilimiz en çok o yolla genişler. Geleneği ne kadar zengin olursa olsun hiçbir ulus yalnız kendi yetiştirdikleri ile kalamaz; kalırsa bunalır, kısırlaşır.Yeni yeni şeyler yaratabilmek için sınırların ötesinden gelecek esinlerden kokular toplayacaktır tercüme. Gücü; o topladıklarını kendine uygun, kendine elverişli edebilmektedir. Biz de tercüme yoluyla
edindiğimiz düşüncelerden kendimizi besleyecek azığı çıkaracağız.
Bu parçada tercümeyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Dil ve düşün dünyamıza katkı sağladığına
B) Başka ulusların fikir dünyasını öğrenme olanağı sağladığına
C) Yararının tartışılmaz olduğuna
D) Yeni üretimler için ilham kaynağı olduğuna
E) Ulusların kültür etkileşiminin ürünü olduğuna
36. Lise yıllarımda resim ve heykele merak sardım bir süre. Elim yatkın değilmiş bunlara, vazgeçtim. Sonra edebiyat yolculuğum başladı şiirle, öykü ve romanla devam etti bu uzun soluklu yolculuk. Bir ara tiyatroya merak sardım, yazabilir miyim dedim ben de birkaç tiyatro eseri. Yazmasına yazdım. Ama yazdıklarımı ne ben beğendim ne de bir tek eleştirmen beğendi. Öykü ve romanlarım fena değildi.Bunu hem okuyucularımdan hem de eleştirmenlerden biliyorum. Hatta birçok eleştirmen, beni yüreklendirmeye çalışmış, eserlerimde belli bir düzeyi tutturduğumu yazmışlardı gazete ve dergilerdeki köşelerinde. Ama ben şiirde karar . Uzun süredir şiirle yatar şiirle kalkarım; şiir yazar, şiir okurum. Şiir, benim yaşamımın can damarıdır. Onu bu saatten sonra çıkarırsam yaşamımdan bende bana ait hiçbir şey kalmaz.
Kendisini bu sözlerle tanıtan bir sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Yazdığı anlatmaya bağlı edebî metinlerle ilgili olumlu eleştiriler almıştır.
B) Göstermeye bağlı edebî metinlerde başarılı olamamıştır.
C) Coşku ve heyecanı dile getiren metinleri yaşamının en önemli öğesi saymaktadır.
D) Güzel sanatların birçok türüyle ilgilenmiştir.
E) Gazete çevresinde gelişen metin türlerinde yazılar yazmıştır.
37. Ben yazdığım şiirleri ilk önce anne ve babama okur, onların düşüncelerini alırdım. Her okuyuşumda babam ya da annem şiirlerimin Sümmâni’ye, Âşık Emrah’a, Âşık Şenlik’e benzediğini söylerlerdi. Bir gün yine bir şiirimi okudum. “Bu kimin şiiri?” dediler. İlk defa bir şiirimi tanıdığı şairlerin şiirlerine benzetmemişlerdi. O zaman anladım ki gerçek şiir, başkasına benzememektir.
Yukarıdaki parçada gerçek şiirin hangi özelliği vurgulanmaktadır?
A) Doğallık B) Açıklık C) Millîlik D) Yoğunluk E) Özgünlük
38. Heykel diliyle kendimi anlatabileceğimi yaşamım boyu hissettim. Heykel bana çok özel bir zevk veriyor, yarattığım gerçeğe dokunma zevki… Elbette resimle de yaratılabilir bu ama heykeldeki gibi dokunamazsınız resme. Heykel bu avantajı, üçüncü boyutu ile sağlıyor. Bu nedenle diyorum ki heykel sanatı, kafamızdaki soyut gerçeği somuta dönüştürmenin, vahşi maddeyi evcilleştirmenin savaşıdır.
Bu parçada aşağıdaki sorulardan hangisinin yanıtı yoktur?
A) Heykel sanatını nasıl tanımlarsınız?
B) Heykel kendinizi ifade etme biçiminiz mi?
C) Heykel neden resim kadar yaygın bir sanat değil?
D) Resim ile heykel arasındaki fark nedir?
E) Niçin heykelciliği seçtiniz?
39. Sinema-televizyon çarpışmasından televizyonun galip çıktığını bugün herkes kabul ediyor. Fakat televizyon, babacan ve iyiliksever bir galip; sinema
endüstrisini yıkacağı yerde, bu endüstrinin kendi hesabına çalışmasını kabul ediyor. Yıllardır kapalı duran stüdyolar, iş bulamayan rejisör ve senaryocular, şimdi onun sayesinde yeni bir altın çağa giriyor.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Bir ülkenin gelişmişlik düzeyi, iletişim araçlarının nasıl kullanıldığıyla ölçülür.
B) Sinema ve televizyonun rekabeti sonucunda, televizyonun sinemaya katkılarının olduğu görüldü.
C) İşsiz kalan sinemacılar, televizyonun sinema endüstrisini yok ettiğini kabul etmiyorlar.
D) Televizyon, hiçbir zaman sinemanın etkinliğini azaltmamıştır.
E) Sinema ve televizyon, maddi konularda birbiriyle rekabete giremez.
40. “Roman okuru, okurların en yalnızıdır.” demiş Walter Benjamin. Onun eklemeyi unuttuğu bir şey var:Roman yazarı da yazarların en yalnızıdır. Roman üzerinden yazar ile okur arasında kurulan ve iki “yalnız” insanın kelimeler aracılığıyla ama tek kelime konuşmadan, paylaşarak ama yalnızlıklarını azaltmadan, yüreklerini açarak ama birbirlerini zerre kadar tanımadan geliştirdikleri özel bir sohbet biçimi vardır. Kitap okumayanlara, edebiyata ve hayal gücüne kapalı olanlara, kitapları okumadan yargılayanlara, cehaletleriyle övünenlere işte yazar ile okur arasındaki bu “sohbetin” tadını ya da kıvamını anlatmak mümkün değildir.
Bu parçadan çıkarılabilecek en kapsamlı yargı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Okuduğu eserle bütünleşen kişi zamanla kendini çevresinden soyutlamaya başlar.
B) Roman okuru da roman yazarı da yalnızdır; eser, ikisi arasında kelimeler aracılığıyla bir köprü kurar.
C) Kitap okumayanlar, cehaletleriyle övünenler hiçbir zaman yazarın asıl anlatmak istediğini anlamaz ve eserinin tadına varamaz.
D) İkisi de yalnız olan roman okuru ile yazar arasında bir bağ vardır ve edebiyata, kitaba, hayal gücüne kapalı olanlar bunu anlayamazlar.
E) Yazar kimseye anlatamadığı düşüncelerini bir sohbet havası içerisinde okuyucuyla paylaşır.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.