Custom Search

Kınalı Ali Destanı

21 Mart 2013

Üsteğmen Faruk cepheye yeni gelen askerleri kontrol ediyor, bir taraftan da onlarla lâflıyordu; “Nerelisin?” gibi sorular soruyordu. Bir ara saçının ortası sararmış bir çocuk görür. Bunun üzerine merakla;
“Adın ne senin evlâdım?” der.
Çocuk “Ali” diye cevap verir.
“Nerelisin?” der.
Ali, “Tokat, Zile’denim.” diye cevaplar.
“Peki evlâdım bu kafanın hâli ne?” diye sorar.
Ali “Anam cepheye gelirken kına yaktı, komutanım!” der.
“Neden?” der komutan.
Ali “Bilmiyorum, komutanım.” der.
“Peki, gidebilirsin Kınalı Ali” der komutan. O günden sonra herkes ona Kınalı Ali der.
Herkes kafasındaki kınayla dalga geçer. Kısa sürede cana yakın ve cesur tavırlarıyla tüm arkadaşlarının sevgisini kazanır. Bir gün ailesine mektup yazmak ister. Ali’nin okuma yazması da yoktur. Arkadaşlarından yardım ister ve hep beraber başlarlar yazmaya. Ali söyler, arkadaşları yazar :
“Sevgili anne, babacığım; ellerinizden öperim. Ben burada çok iyiyim. Beni merak etmeyin.” diye başlar. Kız kardeşini, kendinden bir küçük erkek kardeşini sorar. Köyündekilerin burnunda tüttüğünü yazdırır. Kendilerini merak etmemesini, kendileri var oldukça düşmanın bir adım bile ilerleyemeyeceğini yazdırır.
Gururla mektubu bitirir neden sonra aklına gelir ve yazının sonuna anasına NOT düşer. Ali’nin kendisinden hemen sonra askere gelecek bir kardeşi daha vardır. “Anacığım, kafama kına yaktın; burada komutanlarım ve arkadaşlarım benle hep dalga geçtiler. Sakın kardeşim Ahmet’e de yakma! Onunla da dalga geçmesinler.” der, “Ellerinden öptüm” diye bitirir.
Aradan zaman geçer. İngilizler kesin netice almak için tüm güçleriyle Gelibolu’ya yüklenirler. Bu cepheyi savunan erlerimiz teker teker şehit düşmüşlerdir. Bunlara takviye olarak giden yedek kuvvetler de yeterli olmamış, onların sayıları da epey azalmıştır. Gelibolu düşmek üzeredir. Kınalı Ali’nin komutanı da olayı görüp yerinde duramıyordur.

Kendisinin bölüğü henüz sıcak temasa hazır değildir. Onlar yeni gelmiştir. Onları insan bedeninin süngü ve mermilerle orak gibi biçildiği bu yere göndermemek için dua ediyordur. Komutanının bu düşünceli hâlini gören ve durumun vehametini bilen Kınalı Ali ve arkadaşları komutanlarına yalvar yakar oraya gitmek istediklerini söylerler.
Komutanları onları ölüme gönderdiğini bile bile çaresiz gönderir.
Kınalı Ali’nin bölüğünden kimse sağ kalmaz, hepsi şehit olmuştur. Aradan zaman geçer. Kınalı Ali’nin ailesine yazdığı mektubun cevabı gelir. Komutanları buruk ve gözleri dolu dolu mektubu açıp okumaya karar verirler.

Babası anlatır Ali’nin :
“Oğlum Ali, Nasılsın, iyi misin? Gözlerinden öperim. Selâm ederim.” dedikten sonra “Öküzü sattık, paranın yarısını sana, yarısını da cepheye gidecek kardeşine veriyoruz. Şimdi öküzün yerine tarlayı ben sürüyorum. Zaten artık zahireye de fazla ihtiyacımız olmadığı için yorulmuyorum da. Siz sakın bizi merak etmeyin. Bizi düşünmeyin.” der. Köyü, akrabalarını anlatır ve mektubu bitirir. Altına da “Ali, ananın da sana diyeceği bir şey var!” diye ekler.

Anası anlatır :
“Oğlum Ali, Yazmışsın ki “Kafamdaki kınayla dalga geçtiler, kardeşime de yakma” demişsin. Kardeşine de yaktım. Komutanlarına ve arkadaşlarına söyle senle dalga geçmesinler.

Bizde üç şeye kına yakarlar :
1 – Gelinlik kıza; gitsin ailesine, çocuklarına kurban olsun diye.
2 – Kurbanlık koça; Allah’a kurban olsun diye.
3 – Askere giden yiğitlerimize; vatana kurban olsun diye…
Gözlerinden öper, selâm ederim. Allah’a emanet olun.”
Mektubu okuyan Ali’nin komutanı ve diğerleri hıçkıra hıçkıra ağlamaktadırlar…

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.