Felatun Bey İle Rakım Efendi – Ahmet Mithat Efendi
Ahmet Mithat Efendi– Felatun Bey İle Rakım Efendi
Mustafa Meraki Bey, Beyoğlu civarında oturan 45 yaşllarında bir beydi. 27 yaşlarında Felatun Adlı bir oğlu,15 yaşlarında Mihriban idi. Mustafa Meraki Bey’in hanımı ilk gebeliğini 15 yaşında yaşadığı için diğer gebeliklerinde hep düşük yaptı. Doktorlar ilgilenmediği için, iç ebelere kaldı. Ebeler bez bağlayarak çocuğu düşürmediler ve çocuk düşürmediler. Mustafa Meraki Bey’in hanımı lohusalık hastalığından öldü.
Mustafa Meraki Bey , çocuklu olduğu için evlenmedi. Alafranga hayranı olduğu için kendine alafranga bir ev y yaptırdı. Evde bakıcılığı Rum bir kadın yapardı. Mustafa Meraki Bey, Felatun’u mektebe verdi. Memur oldu, kaleme giderdi. Cuma günleri eş dost ziyareti, Cumartesi cumanın yorgunluğunu atar, Pazartesi alafranga yerlere gider,pazarın yorgunluğunu Pazartesi atar, Salı günü kaleme gidecek olsa havayı iyi görür Beyoğlu’na gider,Çarşamba günü kaleme gitse bile 9’dan 3’e kadar hafta içi ne yaptığını anlatırdı. Çarşamba akşamı iki şaklaban arkadaşla gelir,sabahlardı ve perşembeyi uyuyarak geçirirdi. Böylece yine Cuma gelirdi. Bu haftalar diğer haftalar gibi olurdu. Rakım Efendi, Tophane kavaslarından birisinin oğlu olup,bir yaşarında iken babası ölmüştü. Annesi ile kaldı. Rakım büyüdü mektebe gitti. Felatun’un tam tersine çalışırdı. Arapça ve Farsça’yı rahatça biliyordu. Hadis-i şerif ve Tefsiri çok iyi öğrendi. Matbaada çalışmaya başladı. Bir gün Rakım’ın arkadaşlarında birisi gelerek Fransızca bir kitabı Türkçe’ye çevirmek suretiyle 20 altın vereceğini söyledi. Rakım bu teklifi kabul etti. Kitabı Türkçe’ye çevirince dadı kalfaya söyleyerek 20 bin lirasını alarak eve geldi. Gazetelerde makale yazmaya başladı. Bu işi parasız gördüğü için arkadaşları ellerine para sıkıştırırlardı. Rakım evini onardı. Bu kadar masrafa rağmen parasız kalmazdı. Dadısı rakımı’ı birçok kez evlendirmeye kalkıştı. Ama Rakım beğenmedi. Rakım bir gün gezerken bir yaşlı adamın yanında güzel bir kız gördü. Onları takip ederek kapıyı çaldı. Yaşlı adama kızın satılık olup olmadığını sordu. Yaşlı adam kızın satılık olduğunu söyledi.
Adama kız için 100 altın istedi. Rakım yanında 80 altın olduğunu söyledi. Ama 20 altını senet yaparak kızı eve getirdi. Kızı dadı kalfa görünce sevindi. Adını Canan koydu. Canan eğitilip öğrenmeye başlatıldı. Rakım da İngiliz kızlarına ders vermeye başladı. Ders için Cuma gününü seçti. Bu kızlar birbirine çok benziyordu. Rakım bir kağıda bir kalemle alfabeyi yazdı. Bir hafta ezberlemelerini istedi. Bu arada Canan’ı da okumaya başlattı. Her zaman eve geldiğinde onu dadısı karşılardı. Ama bu gün Canan karşıladı. -Dadı,her zaman seni ben karşılarken bu gün neden Canan karşıladı. -Bizim beyaz bir cariyemiz var, benim kara yüzümü görmektense -Yok yok dadıcığım senin yüzün ana yüzü gibidir, bilirim. Yine bir gün dersten sonra eve geldi. Evde olağan üstü bir şey gördü. Canan evde yoktu. -Dadı; Canan nerede? -Buradayım beyim. -Evin her yerinde aradım ama bulamadım. -Geliyorum deyip -Ne oldu? -Bir şey olduğu yok -Cariyen piyano öğrenmek istiyormuş bir de adam tutmuştu. Sana söyledik izinin olmaz diye. -Hala da izinim yoktur. Canan sessiz dışarı çıkarak diyerek dadısını uyardı. Bir yarım saat sonra Canan geldi. Evde beyinin olduğunu görünce korktu. Rakım : – Gel yavrum korkacak bir şey yok. Bundan sonra dadısız dışarı çıkmayacaksın. Piyano mu istediniz. Alırız. Öğrenmek istedin,öğretmen tutarız. Canan bu sözleri duyunca çok sevindi. Öğretmenin istediği piyano alındı ve derslere başlandı. Öğretmen Canan’ın azmini beğendi. Kış gelmiş günler kısalmıştı. O yüzden ders saatlerini akşam saat 2 den 3 buçuğa belirlemişti. O, akşam Tophane’den Taksim’e çıkarken bozacıların olduğu yere gelince Felatun Beyle karşılaştı. – Bu ne hal üzerine boza mı döküldü? Desem bozahaneye yeni giriyorsun. – Sorma birader aşçı dükkanında geçerken aşçının cama koyduğu mayonezle süslü balık tabağı,ayağım takılarak üstüme döküldü,tüm mayonez. – İyi ki cam bir yerime batmamış. – Evet efendim. Rakım Efendi sözü kesip oradan ayrıldı. Ev halkı Rakım’ı bekliyordu. Hemen oturuldu. Çorbalar içildi,sonra mayonezli balığın getirilmesi için aşçıya emretti. Aşçıdan mayonezin döküldüğünü duyunca aşçıya sinirlendi. İngiliz kızları Felatun Beyi sevmediklerinden gelmeyişinden sevindiler. – Felatun Bey de mi gelecekti. Gelirken onu görmüştüm dedi. Yemek yenip şarkılar eşliğinde şarkılar söylendi. Rakım Efendi eve döndü. O gün Perşembe günü olduğundan 10 buçuk sularında öğretmen geldi. – Sizde buralarda rast gelir miydiniz? – Bir adam evine gelmez mi? – Her adam gelir ama sizi aylardır göremedik. – İşlerin çokluğundan. – Haftada iki defa Beyoğlu’na geldiğiniz halde dostunuzun evine bir selam vermiyorsunuz. – Daha evinizin adresini sormayı unuttum. – Size ne ceza vereyim şimdi. – Evet efendim ne ceza verirseniz razıyım. – Vereceğim cezayı kararlaştırdım,zamanı gelince veririm. Ertesi gün Rakım,öğretmenin evine gideceği için erkenden kalkıp Beyoğlu’na çıktı,öğretmen Rakım’ı evde bekliyordu. Selamlaştıktan sonra dereden,tepeden konuşmaya başladılar. Derken konu açıldı. – Rakı içer misin Rakım ? – Bazen içerim,bazen içmem. – Ben çok seviyorum. – Az içilirse güzeldir. – Ismarlayayım. – Siz bilirsiniz efendim. Rakı içildikten sonra,öğretmen gitar çalarak romans denen şarkıdan söyledikten sonra;öğretmenin vereceği ceza aklına gelir. Rakım’ı arzulu bir şekilde öper. Rakım İngilizlere ders okutmak için acele acele geldi. Aşçı kapıyı vurup,Rakım’ın boynuna atlayınca,sımsıkı sıktı. Aşçı durumu anlayınca Rakımdan özür diledi. Böylece mayonez meselesi açığa vurdu. Aşçıya ve Felatun’a tüm olanlar anlattırıldı ve bunlar evden kovuldular. Rakım eve dönünce evden piyano sesleri geliyordu. – Sen yatmadın mı? – Sizi bekledim efendim. – Sana öğretmeninden selamı var. Artık gücenmez. – ……………………… – Canan evde canın sıkılıyor mu? – Hayır efendim. – Bak! Dadı kalfaya gezmek istersen söyle seni gezdirsin. – Dadı kalfa bana gezme teklif etti de ben kabul etmedim. – Aferin Canan. Diye kızın arkasını sıvazladı. Kışa doğru Rakım yine ders için öğretmenin evine gitti. – Rakım ! benim senin dostum olduğundan şüphen var mı? – Yok – Canan’a bir alıcı çıktı. – Çıkabilir. – Hem de nasıl müşteri. – Canan bilir. Oradan ayrılıp İngiliz kızların evine gittiğinde evde kimse yoktu. Sadece kızlar vardı. Bu kızların Osmanlı şiirinden aldıkları tada şaşıyorlardı. – İngiliz şiirleri hoşuma gitmez. Fransız şiirlerini severim. – Siz de duymadığım sözler duyuyorum. Niçin? – Biz odundan mı yaratıldık? – Siz de haklısınız, mademki şiir istiyorsunuz,öyleyse dinleyin. Çok güzel Hoca Hafız gazelini okuduktan sonra,anlamını bitirmek üzereyken anne ve babaları geldi. Kızlar bu şiirden çok etkilendi. Rakım eve gitti. -Canan senin hiç haberin yok . alıcı çıktı sana. – Alı…..cı…….mı çıktı, Efendim? – Evet, görünüşte çok yağlı. – Beni satacak mısın efendim? – Sen ne dersin? – Siz bilirsiniz efendim. – Hayır ben seni yanlış tanımışım. – Beni satacak mısın? – Hayır satmayacağım. Bahar gelmişti. Yine günlerden bir gündü, Rakım yine öğretmeni ziyarete gitti. O günkü sohbet Kağıthane’den açıldı. – Gerçi Kağıthane dünyanın en güzel yeridir. Ama başka türlü gidilir. – Nasıl gidilir? – Gider misin? – Yalnız mı gideceğim? – Yok benimle beraber. – İstersen Canan’ı da alırız,isterseniz dadı kalfayı da alırız. – Ne zaman gidelim? Hazırlık yapalım. – Siz ne derseniz o zaman , ama Pazartesi günü Kağıthane’ye gidildi. Rakım, Canan ve öğretmeni gezdiler ve Dadı kalfa orada kaldı. Canan ve öğretmeni çocuklar gibi eğlendiler. İkindiye doğru yemek yendi. Çay içildi. İsteyen rakı içti. Güneşin son ışıklarına doğru eve döndüler. Rakım İngiliz kızlarına doğru gitti. Derslerine başladıktan sonra sohbete başladılar ve Cuma günü Rakım’a gidilmeye karar aldılar. Cuma günü gelip çattı. İlk olarak ev gezdirildi. Canan konukları karşıladı. Bahçeyi gezdirdi. Bahçedeki tavuk,horoz,kuşlar ve kuzuyu görünce kızlar. – Bizden fazla olmalarına rağmen bizden daha iyi ve güzel bir bahçe olduğunu söylediler. O gün bitti. Eve gidildi. İngiliz kızlar sohbete daldılar. – Canan bize Rakım’ın kendisini kız kardeşi gibi sevdiğini söyledi. – Hiç kız kardeşi gibi sevme olur mu? Can Rakımı sevdiği için bunu duyunca deliye döndü. Can iki gün içinde yataklara düştü. Doktor çağırıldı. Doktor hastalığı tam çözemediği için bir test yapmak zorunda kaldı. Babaya Can’ın sevdiği dört kişi getirin dedi. İngilizleri babası üç tane en sevdiği arkadaşını ve Rakım’ı getirdi. Hepsi teker teker içeri girdi. Hiçbir farklılık yoktu. Rakım içeri girdiğinde, Rakım Can’ın hal ve hatırını sorar ve odadan çıkar. Doktor bu hastalığın aşk olduğunu söyledi. Baba Rakım’dan Can ile evlenmesini ister. Rakım’da Can ‘ı sevdiği için,ben Can’ı kardeşim gibi sevdim. Bu yüzden evlenemem dedi. Kız doktorun demesine göre ölümüne iki gün vardı. Ama babadan yazılan mektupta Can’ın iyileşmeye ve acısının artmaması için buraya uğramamasını rica etti. Can, artık sağlıklıydı,kararını verdi. Almanya’daki halasını oğluyla evlenecekti. Rakım Canan nikahlandı ve nur topu gibi bir evlat verdi.
sağolun süper olmuş 🙂