Dilin İnsan ve Toplum Hayatındaki Yeri ve Önemi
DİLİN İNSAN ve TOPLUM HAYATINDAKİ YERİ VE ÖNEMİ
İnsanın insan olmasını sağlayan ve onu diğer tüm canlılardan ayıran temel özelliklerin başında düşünebilme ve konuşabilme yetileri gelir. Belirli bir düzen içinde düşünebilme ve düşündüklerini diğer insanlarla paylaşma arzusu da “dil” denilen soyut iletişim düzeneği ile gerçekleşir.
İnsanların toplu halde yaşamalarının sonucuyla doğrudan ilintili olan durumların başında dil vardır. Gelenek ve görenek gibi dil de, birlikte yaşamanın bir sonucu olarak doğmuştur. Dil, bu birlikte yaşamanın gerektirdiği en yararlı ve zorunlu araçtır; öğretim ve öğrenimin anahtarı, bilgi aktarmanın ve birikim oluşturmanın tek sağlayıcısıdır. İnsan, dünyayı ve hayatı dili sayesinde tanır. Dil olmadan insanın sosyalleşmesi, diğer insanlarla ortak bir dünya kurması mümkün değildir
Aynı dili Konuşan İnsan Toplulukları Ortak Kültür Değerlerini Paylaşır
♦ Aynı dili konuşan insanlar “millet” denilen sosyal varlığın temelini oluştururlar. Dil, duygu ve düşünceyi insana aktaran bir araç olduğu için, insan topluluklarını bir yığın veya kitle olmaktan kurtararak, aralarında “duygu ve düşünce birliği” olan bir toplum, yani “millet” haline getirir.
♦ Dilini bilmediğimiz bir ülkede, etrafımızda milyonlarca insan kaynaşsa da kendimizi yalnız hissederiz.
Dilin Kültür Taşıyıcısı Olarak Rolü
♦ İnsan her türlü birikimini dil aracılığıyla sonraki kuşaklara aktarır. Bilim, sanat ve kültürün oluşumu da dil sayesindedir.
Ziya Gökalp, dili kültürün temel unsuru sayar. O, bu görüşünde haklıdır. Zira dil, duygu ve düşüncenin âdeta kabıdır. Bir milletin duygu ve düşünce hazinesi, dil kabına veya kalıbına dökülür ve bu dil kabı ile yerden yere, nesilden nesle aktarılır. Yazı, dilin sesini kaydeden bir vasıta olarak dilin bir parçasıdır. Fakat kültür, söz ile de bir millet arasına yayılır. Dil kültürün temeli olduğuna göre, bir milletin dil ile ifade ettiği sözlü, yazılı her şey kültür kavramına girer. Sabahtan akşama kadar evde, sokakta, çarşıda, iş yerinde konuşan halk, farkında olmadan dil tarlasını eker, biçer. Dilin duygu ve düşünce ile dolmasının sebebi, günlük hayata çok yakın olmasıdır.
Kültür eserleri, dilin belli bir yer ve anda donmuş şekilleridir. Bu bakımdan onların abidelerden farkları yoktur. Kütüphaneler dil abidelerini toplayan müzelerdir. Dil bir kap olduğuna göre onlara “duygu, düşünce, hayal müzeleri” demek gerekir. Biz eskiden yaşamış insanların hayat tecrübelerini, inanç ve değerlerini bu eserlerden öğreniriz. Aslında dili hem şekil hem muhtevasıyla inceleyen filolojinin gayesi, insan kültürünü tanımaktır. Fakat bu görüşe ancak dil ve kültür arasındaki bağlantıyı görenler ulaşabilirler.
(Mehmet Kaplan, Dil ve Kültür)
Dilin Tarihi ve Sosyal Yönü
Her millet, dilini ve kültürünü yüzyıllar boyunca yoğurur. Bu esnada o, akan bir nehir gibi, içinden geçtiği her topraktan bazı unsurları alır. Her medeni milletin konuşma ve yazı dili, karşılaştığı medeniyetlerden alınma kelime ve deyimlerle doludur. Bu bakımdan her milletin dili, o milletin çağlar boyunca yaşadığı tarihin âdeta özetidir. Dile bu gözle bakılırsa mana kazanır.
Dil ile tarih ve kültür arasındaki münasebeti bilen bir kimse, dili tek başına almaz. Zira dilde her kelimenin yazılış, ses, şekil ve manasını tayin eden, tarih ve kültürdür. Yunus Emre’nin şiirlerinin dilini, yazıldığı devir ve çevreden ayrı ele alamazsınız. Zira o ağacın kökleri gelenek ile beraber, yetiştiği topraklara sımsıkı bağlıdır. Bu da gösterir ki, filolog sadece dilci değil, geniş kültürlü, kafası dil gibi hayatın bütün imkânlarına açık bir insan olmalıdır.
(Mehmet Kaplan, Dil ve Kültür)
Dilin Tarihi ve Sosyal Yönü
Her millet, dilini ve kültürünü yüzyıllar boyunca yoğurur. Bu esnada o, akan bir nehir gibi, içinden geçtiği her topraktan bazı unsurları alır. Her medeni milletin konuşma ve yazı dili, karşılaştığı medeniyetlerden alınma kelime ve deyimlerle doludur. Bu bakımdan her milletin dili, o milletin çağlar boyunca yaşadığı tarihin âdeta özetidir. Dile bu gözle bakılırsa mana kazanır.
Dil ile tarih ve kültür arasındaki münasebeti bilen bir kimse, dili tek başına almaz. Zira dilde her kelimenin yazılış, ses, şekil ve manasını tayin eden, tarih ve kültürdür. Yunus Emre’nin şiirlerinin dilini, yazıldığı devir ve çevreden ayrı ele alamazsınız. Zira o ağacın kökleri gelenek ile beraber, yetiştiği topraklara sımsıkı bağlıdır. Bu da gösterir ki, filolog sadece dilci değil, geniş kültürlü, kafası dil gibi hayatın bütün imkânlarına açık bir insan olmalıdır.
(Mehmet Kaplan, Dil ve Kültür)
Dilin Bireysel Kullanımda Kazandığı Özellikler: Dil-Söz
♦ Dil bilimin kurucusu Ferdinand de Saussure’e göre dil, tüm insanlarda ortak olan bir dil yetisine dayanır.
♦ Türkçe, ingilizce gibi tek tek diller bu genel yetiye dayanan alt sistemlerdir. İnsanlar bu genel sistemleri kullanarak iletişim kurarlar. Ancak, herkesin bir olayı, bir durumu, bir duyguyu ifade ediş şekli farklıdır. Herkes dilin genel sisteminden kendine göre yararlanarak bireysel söylemler (söz) oluşturur. Bu söylemler bir kezlik ve kişiye özgüdür. Böyleyken, söylemin kuruluşu, dilin genel sistemine uyar. Kısaca, dilin genel sistemi ortak; söylemler ya da söz ise bireyseldir. Başka bir deyişle dil genel ve ortak, söz ise kişiye özgü, bireyseldir.
Dilin Günlük Kullanımıyla Bilim, Felsefe ve Edebiyat Eserlerindeki Kullanımı Farklıdır.
♦ Dilin en yaygın ve yoğun kullanım alanı, birey ve toplumun günlük hayatıdır. Günlük hayatta her türlü iletişimin vazgeçilmez aracı dildir. Günlük hayatta ihtiyaçlar artıp çeşitlendikçe günlük dil de zaman içinde resmi dil, dini dil, hukuk dili, ticaret dili, argo gibi birçok kollara ayrılmıştır.
Günlük dilde amaç, bireyler arasındaki iletişimi sağlamaktır. Mesajın alıcıya açık, yalın, kesin ve sağlam biçimde iletilmesi önemlidir. Dilin göndergesel işlevinin öne çıktığı günlük dilde kelimeler genellikle gerçek anlam çerçevesinde”kullanılır.
Dilin günlük hayattan sonra ikinci temel kullanım alanı bilimdir. Fizik, kimya, matematik, tıp, coğrafya gibi bilim dallarında kullanılan dil, bilim dilidir. Bilim dili, açıklık, yalınlık, kesinlik ve sağlamlığa günlük dilin de ötesinde önem verir. Dil, göndergesel işleviyle kullanılırken kelimeler bütünüyle gerçek anlamdadır. Anlatım nesnel, öğretici ve açıklayıcıdır. Terimlere dayalı bir dildir.
Felsefe dili de bilim dilinin özelliklerini taşır; ancak felsefede kavramların ağırlık kazandığı görülür. Edebiyat dili ise hem günlük dilden, hem bilim ve felsefe dilinden farklıdır, imgelerin ağırlık kazandığı bu dilde şiirsellik işlevi öne çıkar. Kelimeler genellikle mecaz anlamlarıyla kullanılır.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.